Öyle birilerinin söylediği gibi kolay geçmiyor oruç benim için. Çok acıkıyorum. Bazen gün geçmek bilmiyor. Susuzluktan dilim çıkıyor bazen.

                Olsun! İnşallah ben bu sene de orucumu yine tutacağım. İnsanın deneneceği en ağır imtihandır açlık. Bu nedenle her bir ibadetin mükâfatı nerdeyse belli ama orucunkini Allah üzerine almış. Allah, “o bana ait demiş”. Düşünsenize Rabb, mükâfatının büyüklüğünü kendi cömertliğine havale etmiş.

Aman Allah’ım! Var mıdır bu mükâfata bir sınır çizebilen. Var mıdır Allah’ın cömertliğinin sınırını ölçebilecek. Yok! Olmaz olamaz da…

O halde zor da olsa tutacağım orucu bu sene. Çarşıda- pazarda, işte-ofiste, okulda-yolda burun kıvıran olsa da oruç tutacağım inşallah. Dua edeceğim o burun kıvıranlar için; “Allah’ım bu sınırı ya da sınırsızlığı senin cömertliğine kalmış mükâfattan onları da nasiplendir” diye. Belki açlığa tahammül etmemişlerdir. Belki de tâkatları zayıftır. Ya da seni ve cömertliğini çok iyi tanıtmamışlardır.  

Erkan, ekranlardan “rükünleri” hep yokuşa sürmüştür; “kitabın” en anlaşılmaz, en ulaşılmaz en yaşanmaz ve en derin yerinden dayatmışlardır belki de. Tutması imkânsız bir ibadetler silsilesine dönüştürmüşlerdir. Bu nedenle korkmuşlardır belki de. Tutamayınca da “karşıya” geçmişlerdir. Allah’ım onları, orucu ve diğer ibadetleri zorlaştıranların şerrinden koru.

Dedim ya orucumu tutacağım bu sene. Zaten oruç tuttunuz mu açlığın ve yokluğun ne yaman bir imtihan olduğunu bizatihi yaşıyorsunuz. Zaten olabildiğince duygusallaşıyorsunuz. Zaten cömertlik doğal bir hal alıyor açlık zamanında. Acziyetim de; bir bardak suya, bir lokma ekmeğe olan mecburiyetim de bütün çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. Merhamet duygularınız doğal olarak kabarıyor. İsrafın ne kötü bir hastalık olduğunu ben gibi sıradan bir insan bile kitaplar yazacak kadar anlıyor oruç zamanlarında.

Tutacağım orucumu bu sene inşallah! İşe de gideceğim. Dükkânımı açacağım “büyük bir kazanca açılan kapı” edasıyla. Karşıda tezgâhını açmış pazarcı Ahmet’in kulağına “Biliyor musun sen bu gün benden çok daha fazla kazanacaksın çünkü pazarcılık çok daha zor. Mükafatın Allah’ın cömertliğinin sınırına kalmış” diye fısıldayacağım.

Allah’ı bundan daha iyi ve sade tanımanın yolu var mı? Allah bundan daha iyi bir tanıma istemiş mi ki? Fon kâğıdı almaya gelen liseli Ali’ye de, selamsız geçmeyen Ayşe öğretmene de, yan berbere gelen minibüs şoförüne de Allah’ın cömertliğinin sınırsızlığını fısıldayacağım. Kazançlarının büyüklüğünü de…

Manav Rasim Amca’ya uğrayıp hastalığı yüzünden oruç tutamamanın da ne büyük mükâfat olduğunu söyleyeceğim. Sonra gün boyu rutin işlerime devam edeceğim.

 Akşam sofraya oturmanın dayanılmaz heyecanı evi, aileyi nasıl da cazip kılıyor. Aile birliğimi pekiştiriyor.

Ama sizi temin ederim “zorlaştırıcıları” dinlemeyeceğim. Onlar çıkınca televizyonu kapatacağım. Ya da “kolay” kanala geçeceğim. Onları dinledikçe imkânsız bir oruç tarifi çıkıyor ortaya ve orucunuz sizi tatmin etmiyor. Öyle bir oruç dayatıyorlar ki münzevi olsanız iş bitmez; sosyal hayatta olsanız beş para etmez. İkisi birden olmanız lazım ki ona "ermiş” olsanız da takatınız yetmez.

O nedenle siz siz olun dinlemeyin onları. Allah’ı dinleyin o çok cömert.