Malum Fransa`da halk sokakta. Hak talep ediyor. Zamlara ve küresel ısınmaya karşı alınan ekonomik tedbirlere isyan ediyor. Avrupa için pek alışık olmadığımız çapta bir hareketlilik yaşanıyor. Tabi dünya gündeminin birinci sırasında. Ancak bu hareket birçok açıdan laboratuar niteliğindedir.
Doğrusu bir eylem, gizlenmişlikleri ve bilinmezlikleri açığa çıkarmada ancak bu kadar etkili olur.
Bir Avrupa ordusu fikrinin direk olarak ABD`yi ve güvenliğini ABD üzerinden sağlayan İsrail`i ne kadar korkuttuğunu gösterdi bize.
Zahiren Türkiye ve İslam Dünyası`nın aleyhine gözükse de, aslında uzun vadede büyük güçleri dengeleyici bir güç olması hasebiyle üçüncü ülkelerin lehine olacak “Avrupa ordusu” fikri gereksiz yere Türkiye`yi de rahatsız etmiştir.
Güvenliği büyük oranda ABD`ye bağlı olan bir Avrupa`nın kendi ordusunu kurma fikri oluştuğunda başına gelecekleri görme açısından bu olay numunedir.
Bir lider ve harekete sahip olmayan “sosyal medya” örgütlenmesinin bir eylemi uzun bir zamana yayacak yeterlilikte olmadığını hem kontrolsüz bir güç olduğunu hem de kolay dizginlenebilir bir güç olduğunu bize gösteriyor.
Hem eylemi yapanlar açısından yağma/talan girişimi, hem de eylemi durduran kolluk kuvvetleri açısından kaba kuvvet/şiddet hareketi açısından aslında büyük bir barbarlık barındırıyor.
Batı`nın dışarıya ders ve hiza verirken söz konusu eylem kendi içinde olunca hak hukuk tanımadığını çıplak gözle müşahede ettik. Hakeza gerçekleri dünyadan ve kamuoyundan gizleme ve çarpıtma açısından da ne kadar ikiyüzlü olduklarını da somutlaştırdı bu eylem.
Bizlerin de Batı`nın bu tavrını kendi haksızlıklarımıza yine meşruiyet aracı yaptık maalesef.
Avrupa`nın askeri açıdan NATO`nun da etkisiyle aslında ABD güdümünde olduğu bir kez daha somutlaştı.
Bu eylem Avrupa`nın yekpare bir bütünlük içinde olmadığını da gösterdi bize.
Temelinde küresel ısınmayı destekleyen dizel yakıta yapılan zamma tepki, Avrupalının Yer Küre`yi koruma noktasındaki duyarlılığını da gösteren iyi bir örnek.
Hakeza Avrupalı yöneticilerin küresel ısınmayı tetikleyen büyük şirketlere vergi koyma yerine, faturayı/zammı halka çıkarmış olması oralarda da yönetimin aslında “parayla” döndüğünü bize göstermektedir.
Trump`ın Suud Veliaht Prensi Bin Selman`ı alenen tweetle “desteğimi çekersem iki hafta orda kalamazsın” diyerek aşağıladığı gibi Macron`u da “sizin orduların işe yaramadığını 1.ve 2. Dünya Savaşları`nda gördük. Siz paranızı verin biz sizi koruruz” diyerek alenen aşağıladı Avrupa`yı ve liderlerini.
Avrupalı liderlerden bu denli ağır hakarete mukabil hiçbir tepkisel sesin çıkmadığını da gördük. Kral Selman gibi susmayı, sineye çekmeyi yeğlediler.
Kürsel ısınmanın müsebbibinin CO2 ve benzeri zehirleri üreten batılı firmalar olduğu ortadayken, Trump`ın küresel ısınmayı 3. Dünya ülkelerine mal ederek bu alandaki ekonomik bedeli ödemekten vazgeçerek Avrupa`yı da baskılayarak Paris Anlaşması`nı feshetmeye çalışması açık bir yalancı olduğunu çok net ortaya çıkardı.
Fransız sokaklarında “Trump`ı isteriz” diye slogan atan Sarı Yelekliler`in “Sarı İnek“e hayranlığı Avrupalının demokratlık gelişmişliğini göstermesi açısından da numune bir söylemdir.
Bu eylem, bizlerin de aslında intikamcı bir anlayışla avuç ovuşturduğumuzu gösterdi. “Etme-bulma dünyası” kolaycılığına da kaçtık.
Ancak bu duygularımızın söylemimize “sükûnet” sözcükleri şeklinde yansıdığını ikirciliği de yine bize ait.
Avrupa`daki hiçbir dinamiği harekete geçirme veya durdurma kabiliyetimizin olmadığını da gösterdi bu eylem bize.
Her ne kadar eylemcilere şiddet uyguluyorlarsa bile orantısız güç ve şiddetin dozunun bize kıyasla düşük olduğunu gördük.
Avrupalı yöneticilerin her iç dinamiği ve talebi “dış mihrak” ile tanımlayarak vatandaşını aşağılamadığını da gördük.
Gerektiğinde halkla masaya rahatlıkla oturabildiklerini gördük.
Eylemlerin sürdüğü bir zamanda bile eylemcilerin, cumhurbaşkanının yanına kadar sokularak talep ve tepkilerini sloganla ifade teme özgürlüğüne sahip olduklarını müşahede ettik.
Elhasıl çokça ders çıkarabileceğimiz bu eylem bize daha neler öğretecek hep birlikte göreceğiz.