‘El Adl` Allah`ın en güzel isimlerinden biridir.

Adalet, mülkün temelidir. Yer ve gök adalet sayesinde ayaktadır.

Zulme uğrayan mazlumun dua ve feryadı ile Allah arasında bir perde yoktur.

Adalet,  toplumdaki tuz mesabesindedir. Adaletin olmadığı yerde zulüm vardır.

Önceki kavimlerin helak olmasının bir sebebi, adaletli olmamaları, toplumun farklı kesimlerine farklı uygulamalarda bulunmuş olmalarıydı. Fakire ayrı zengine ayrı.  Avama ayrı havasa ayrı. İşçiye ayrı patrona ayrı. Zayıfa ayrı güçlüye ayrı yargılama usul ve kaidelerinin olmasıdır.

Toplum ve devletleri gerileten, parçalayan, yıkan; ekonomik sıkıntılar, düşmanların saldırı ve hücumları değil, adaletten yoksun olmalarıdır.

Adalet olunca herkes payına düşene razı olduğu gibi kendisine verilen cezaya da razı olur. Halkımız arasında ‘şeriatın kestiği parmak acımaz`  sözü adalete duyulan güven neticesinde söylenmiştir.

****

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden beri halkıyla hep sorun yaşamış, adalet yönü eksik kalmış, bırakın halkı tatmin edecek adil bir yargılama, işin başında olan başbakan ve cumhurbaşkanlarını dahi isyan ettirmiştir.

Yıllar boyu mahkemelerin isimleri, savcı ve hâkimleri, binaları, muhakeme kanunları değişse de zihniyet değişmedi, adaletsizlikler ve mağduriyetler sona ermedi. Sistemi paklama adına her dönem birileri günah keçisi ilan edildi. ‘Askeri yargı, Kemalist yargı, FETÖ yargısı` denildi. Ama bunların yerine gelenler de aynı yoldan yürümeye devam ettiler.

Yıllar boyu farklı kesim ve çevreler ara ara mağdur edilmişse de her dönem mağdur olan bir kesim var olageldi. İnançlı insanlar…

İnançlılar sistemin gözünde hep tehlike olarak algılandı, terörist olarak görüldü. İsimler Nurcu, Şeriatçı, Sivas Davası, Hizbullah, İslami Hareket, Hizbuttahrir de olsa hepsi aynı kaderi paylaştı, paylaşıyor… Cezalandırılan Müslümanlardı. Suçlu gösterilen, Müslüman etiketini yiyince kimse savunmuyor, uğradıkları haksızlıklar gündeme getirilemiyor.

28 Şubat mağdurlarının uğradıkları haksızlıkların giderilmesini ve özgürlüklerine kavuşmasını beklerken var olan mağdurlara yeni mağduriyetler eklenmeye başlandı.  Yargıtay 16. Ceza Dairesinde görülen Hizbuttahrir dosyasında yerel mahkemece 78 kişiye verilen 450 yıl ceza onandı. Bu karar nasıl bir kıstasa ve neye göre alınmış, anlamak mümkün değil.

Adalet mekanizmasını tarafsız ve bağımsız bir hale getirmek devletin ve özelde hükümetin görevidir. Kapatılan DGM, Özel Yetkili Mahkemeler, tarafsız ve bağımsız yargılama yapmadıklarından dolayı kapatıldı. Adalet gereği bu mahkemelerin vermiş olduğu kararlar da iptal edilmelidir. FETÖ`cü polis ve mahkemelerin aleni kumpaslarla vermiş olduğu tüm kararlar tekrardan incelenmelidir. Kendi adamlarını kurtarmak için on binlerce insana kendi iradeleri dışında telefonlarına bylock kumpasları kurdurtan bir yapı, kendisi dışındaki inançlı insanlara neler yapmaz ki?

İşin garibi bu operasyonları yapan polis şefleri, cezayı veren mahkeme hâkim ve savcıları, cezayı onayan Yargıtay mensupları ile mağdurlar aynı cezaevinde…

Hükümet bu adaletsizlik ve çelişkiye derhal bir son vermelidir. Bugünkü ortam ve şartlar her zamankinden daha çok buna müsaittir. Bugün sahip oldukları güç ve kuvvet ellerinden giderse yarın bunun hesabını Allah`a ve mağdurlara veremeyecektir. Kumpaslarla müebbet cezası alan mağdurlar, zaten cezalarının önemli bir kısmını çektiler, çekiyorlar. Herhangi bir düzenleme olmasa da bir iki yıl sonra dışarı çıkmaya başlayacaklar. Allah`ın iradesi devreye girerse en azılı İslam düşmanı olan bir partinin iktidarında bile çıkartır.

Gelin bari bu yiğitlik hanenize bir artı olarak yazılsın…