‘Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz.` (Bakara: 154)

‘Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, Allah'tan olan bir bağışlanma ve rahmet, onların bütün toplamakta olduklarından daha hayırlıdır.` (Al-i İmran: 157)

***

Yaşadığımız coğrafyada şubat ayı ‘Şehitler Ayı` olarak isimlendirilmektedir. Şehitler denince şubat, şubat ayı denince şehitler akla gelmektedir. Diğer aylarda şehitler verilmemiş veya şehitlik salt şubat ayına özeldir şeklinde anlaşılmasın. Şeyh Şamil, Hasan El-Benna, İskilipli Atıf Hoca, Metin Yüksel, Malcolm X`, Abbas Musavi, Selimhan Yandarbiyev gibi azizlerin yoğun bir şekilde İslam ağacını bu ay içerisinde kanlarıyla sulamış olmalarından dolayıdır.  

Şubat ayı içerisinde şehitlere has gece ve etkinlikler düzenlenir, şehitler anılır, hayat ve mücadeleleri anlatılır. Yakınları bu programlara davet edilerek onurlandırılır. En yakınları olarak eş ve çocukları, anne ve babalarının dilinden,  şehitlerin hayatları ve örnek mücadeleleri anlatılır. Şehitler üzerine yazılmış ezgi ve ilahiler, şiirler seslendirilir. Slayt ve sinevizyonlar izlenir. Hararetli konuşmalar yapılır. Bu manevi atmosferde insanlar dünyadan ve dünya sevgisinden, korku ve endişelerden uzaklaşır, Allah`a daha da yakınlaştığını hisseder. 

Elbette ki bunlar güzel ve olması gereken şeylerdir.  Kimse şehitler kadar fedakârlıkta bulunmamıştır. Maddi şeyler içerisinde hiçbir şey insan hayatı kadar değerli ve önemli değildir. Fedakârlığın zirvesi canını, kanını feda etmektir. İşte şehitler bunu yapmışlardır. Allah Teâlâ da buna binaen kerim ve cömertliğine yaraşır bir şekilde onları Kur`an`da övmüş, methetmiş; ölü denilmelerine dahi razı olmamıştır.   Kimseye sunulmayan nimet ve güzellikleri şehitlere vereceğini vaat etmiştir. Başka salih amellere vereceği mükâfat ve dereceleri de şehitlere vereceği mükâfatla kıyas yapmıştır.

Şehitlerin eş ve çocuklarına sahip çıkmak dava arkadaşlarının boynuna bir yüktür, vebaldir. Ailelerine layık bir şekilde muamele edilmeli, maddi ve manevi açıdan sahip çıkılmalıdır. Bütün bunlardan daha önemlisi, şehitlerin kanlarını akıttıkları davalarına sahip çıkılmasıdır. Onların o kutlu yollarında durmadan, duraksamadan yürünmesidir. Bıraktıkları bayrağı daha ilerilere taşımak, davayı ulaşılmayan mekânlara ulaştırmaktır. Bir dava, bir toplum, şehit verdiği oranda ve müddetçe ilerler, ayakta kalır, zinde olur. İslam ağacı dal, budak kök salar. Şehitler anlatıldıkça, anlaşıldıkça ve takipçileri oldukça, dünya ve maddiyattan uzaklaşılır, ölüm ve ölüm korkusu kalplerden çıkar, insanlar özgürleşir.

Şehitlerini unutan, miraslarına sahip çıkmayan, kutlu yollarından gitmeyen hareket ve topluluklar gerilemeye, dünyaya dalmaya ve düşmanlarının boyunduruğu altına girmeye mahkûmdur.  

Tüm şehitlerimizi rahmetle yâd ediyor, onların yolundan gitmeyi, miraslarına sahip çıkmayı ve onlar gibi izzetli bir ölümü Allah`tan temenni ediyoruz…