Kazakistan`ın başkenti Astana`da Rusya, İran ve Türkiye dışişleri bakanlarının katılımıyla gerçekleşen görüşmeler nihayet bir ateşkesle sonuçlandı. Ateşkesle birlikte abluka altında olan Halep`ten tahliyeler gerçekleşti. Halep`te sağlanan ateşkesin devam etmesinin ardından tüm ülkeye yayılması kararı çıktı. Hâlbuki 2012 yılından 2016 yılına kadar devam eden, onlarca ülkenin katılımı, büyük umut ve va`dlerle gerçekleşen ‘Cenevre Gürüşmeleri`nde bırakın kalıcı çözümü geçici bir ateşkes dahi sağlanamamıştı. İnşallah bu ateşkes bozulmaz, masanın dışında kalan Amerika ve diğer aktörler sabote sabote girişimleri akim kalır.

Geriye bakıldığında altı yıldır acımasızca süren bu savaşın kazananı oldu mu, kimler bu savaştan kazançlı diye sorulsa… Öldüren de, öldürülen de, yıkan da yıkılan da, sahada olan da olmayan da, savaşan tüm taraflar bir şekilde bu savaşı kaybetti. Zalim de olsa mazlum da olsa sonuçta tüm taraflar ümmetin çocuklarıydı. Ölen de öldüren de ‘Allahu Ekber` diyordu.  Kazanan birileri varsa o da İsrail, Batı dünyası, silah baronları ve savaşı bahane ederek ümmet coğrafyasına yerleşen emperyalistlerdir.

Bu ateşkes anlaşması büyük avantaj ve dezavantajlar, risk ve tehlikeleri içerisinde barındırmaktadır. Şüphesiz en büyük kazanım, sorunların savaşla değil de diyalogla çözüme kavuşturulma noktasına gelinmesi, akan mazlum kanının şimdilik durdurulmasıdır. Bu durum vicdanları bir nebze de olsa rahatlatırken Allah indindeki vebalı da inşallah hafifletecektir.  

Suriye`nin yeniden inşası, içerde ve dışardaki muhacirlerin evlerine geri dönüşü, yönetimin durumu, Esed`in geleceği, dünyanın dört bir tarafından gelen savaşçıların durumu, Işid, Pyd`nin durumu, Kürtlerin statüsü gibi durumlar ateşkes sonrası konuşulacak ve tartışılacak en önemli ve riskli konulardır. Evlerinden kopan insanlar geri geldiklerinde nasıl bir tabloyla karşılaşacak, kendilerini ne tür tehlikeler bekliyor, belirsizdir.  

Madem bu noktaya gelinecekti, madem Esad kalacak, gitse dahi baas yönetimi devam edecek, emperyalist Rusya, Suriye`nin inşasında yer alacaksa bu savaş neden yapıldı, bu kadar kayıp neden verildi, bu acılar neden yaşandı, bu kadar büyük bedel neden ödendi… 

Ateşkese anlaşmasının en acıklı ve trajikomik maddesi şüphesiz “Suriye, demokratik, laik, çok uluslu ve çok dinli bir devlet olarak muhafaza edilmelidir` ibarelerini içeren bölümüdür.

Bir taraftan laik-demokrat, kendini hilafet ve Osmanlı`nın devamı gören bir hükümetin ve liderin idare ettiği Türkiye, diğer taraftan adı İslam Cumhuriyeti olan, dünyaya İslam devrimi ihraç ettiği iddiasında bulunan İran. Bu iki ülke, emperyalist Rusya`nın kontrolünde laik, demokratik, çok uluslu ve çok dinli bir Suriye inşa edecek…

Bunca acı ve felaketten sonra gelinen noktayı nasıl görelim? Halimize sevinelim mi, üzülelim mi? Gülelim mi ağlayalım mı?