İslam ülkeleri ve Müslüman halklar tarihi bir süreçten geçiyor. Tüm İslam coğrafyasında ardı ardına ayaklanmalar, isyanlar olmakta;  iktidarlar, yerine göre kanlı yerine göre kansız bir şekilde el değiştirmektedir. Bundan ürken ve iktidarı kaybetmek istemeyen iktidar sahipleri ve destekçileri ise ellerindeki tüm gücü seferber ederek isyanları kanlı bir şekilde bastırma yoluna gitmektedir. Domino misali ‘Bundan sonra sıra kimde?` soruları haklı olaraksorulmakta,  analizler yapılmaktadır.

Bu ayaklanmaları kendi lehlerine çevirmek isteyen bölgesel ve uluslararası güçler ise yerine göre halkın yanında yerine göre ise karşısında yer almaktadır. Yaptıkları dezenformasyon, şeytani oyun ve entrikalarla Müslümanların zihinleri ve kafaları karıştırılmakta; basit, açık meseleler dahi çetrefilli, anlaşılamaz bir hale getirilmektedir. İnsanî ve İslamî olarak başlayan eylem ve isyanları kendi lehine çevirmenin yollarını aramakta, mecrasından saptırmak için ellerinden geleni yapmaktalar. Süreç öylesine hızlı gelişiyor ki insanların düşünmeye araştırmaya dahi fırsatları olamamaktadır. Haklı olarak her taraftan ‘kim haklı` soruları sorulmaktadır…

Bunun içinden çıkmanın tek yolu Müslümanların Kur`an ve sünnet çerçevesinde ümmet perspektifiyle olaylara yaklaşmaları; İslam düşmanlarının geçmişteki oyun ve hilelerini bilerek içinde bulundukları zaman ve mekânı okumalarından geçer.

Her mücadele, kavga ve olayda iki kesim vardır. Biri direk olayın içerisinde olan yanı fail; diğeri ise izleyen, şahitlik eden, yerine göre olayda taraf olabilecek ve dengeleri değiştirecek kesim… Olayın içerisinde olan, mücadeleeden taraf;  insanlara öncelikle kendini iyi anlatabilmeli, şeytan ve yandaşlarının anti propaganda ve dezenformasyonunu hesaba katmalı, insanların özellikle Müslüman kardeşlerinin zihninde oluşabilecek istifham ve kafa karışıklığına mahal vermeden haklılığını somut verilerle açıklamalıdır. Tüm insanlar, Allah(cc)`ın veli kulları, yerine göre Peygamberler dahi konuşulanlardan ve anlatılanlardan etkilenmişlerdir.  Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam; “İki davacı bana gelir, suçlu olan kendini daha iyi ifade eder, suçsuz olan kendini ifade etmez ve delillerini ortaya koyamazsa ben de insanım ve ona göre kararımı veririm” mealindeki sözleriyle bu durumu güzel ifade etmiştir.

Resulullah aleyhisselatu vesselam, bir gece karanlıkta Safiyye annemizle iki sahabenin yanından geçer. Resulullah aleyhisselatu vesselam geri döner ve onlara‘Yanımdaki anneniz Safiyye`dir` der. Bu davranışıyla o güzide sahabelerin zihinlerinde şeytanın oluşturabileceği fitnenin önünü kesmiştir.

Bu iki olay göz önüne alınarak dünya genelinde İslami mücadele veren, hak talebinde bulunan tüm Müslümanlar ve İslami hareketler; iletişim kanallarını en üst seviyede kullanarak kendilerini ifade etmeli; Yoksa Allah muhafaza şeytan ve dostlarının emelleri gerçekleşmiş olur. Yerine göre bir açıklama, bir ziyaret, bir foto veya materyal çok şey ifade eder.

Diğer kesim ise yerine göre kardeş, gönüldaş; yerine göre taraf olmaya müsait izleyici olan kesimlerdir. 

Bu kesimden özellikle Müslümanlar;  Müslümanlar hakkında anlatılan, kendilerine gelen haberler noktasında Allahu Teâlâ`nın şu emirleri doğrultusunda hareket etmelidir.

“Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın…”  (Maide: 8) “…anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun…” (Nisa: 135) “… Eğer bir fasık, size bir haber getirirse, onu `etraflıca araştırın`. Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz…” (Hucurat: 6)

Allahu Teâlâ kin ve nefretten dolayı, yakınlık ve sevgiden dolayı adaleti zedeleyecek söz, hareket ve davranışlardan kaçınmamızı emretmektedir. Resulullah aleyhisselatu vesselam`ın uygulamalarında bu örneklere çokça rastlamaktayız. İnsanları İslam`ın nuruna yönelten de bu adalet olmuştur.  Resulullah(s.a.v)`ın sahabesi ve şairi olan Hassan b. Sabit`in Resulullah(s.a.v)`ın yanındaki yeri ve konumu hepimizin malumudur. Resulullah aleyhisselatu vesselam, onun için “Hassan`ın beyitleri düşmana ok darbesinden daha tesirlidir. Muhakkak ki, Allahu Teâlâ Resulünü övmek ve müdafaa etmek hususunda, Hasan`ı, Ruhü`l-Kuds [Cebrail aleyhisselam] ile takviye etmektedir” diye buyurmuştur. Ama aynı Hassan b. Sabit, Hz Aişe annemize atılan iftira olayını diline dolayınca Resulullah aleyhisselatu vesselam tarafından had cezası uygulanmıştır.

Biz Müslümanlar da Türkiye`de, Suriye`de, İran`da, Mısır`da ve tüm İslam âleminde gelişen olaylara eğer Kur`an ve sünnet gözlüğüyle bakarsak meselenin hiç de çetrefilli, karmaşık olmadığını göreceğiz. Ama sevgi, düşmanlık, yakınlık, taassupçuluk, nefsanî heva ve heves devreye girerse Allah(cc) muhafaza kendimize, kardeşlerimize ve davamıza  zarar vermiş olacağız.

Allah bizleri hakkıyla adaleti ayakta tutan şahidlerden eylesin…