Türkiye yaklaşık 60 yıldır Avrupa`nın kapısında üye olacağı vaadiyle bekletiliyor. AB, Türkiye`ye karşı işin başından beri dürüst ve samimi davranmadı. . Üyeliği Türkiye üzerinde baskı aracı olarak uygulamak ve isteklerini elde etmek için kullandı.
Tepeden bakan, aşağılayan, küçümseyen tavır ve söylemleriyle verilen sözleri yerine getirmediği gibi her seferinde yeni ev ödevleri vermekten de geri durmadı. Yapılan her ev ödevi ardından yeni ev ödevleri.
Aradan uzun yıllar geçti. Ne dünya eski dünya, ne Türkiye eski Türkiye, ne de Avrupa birliği eskisi gibidir. Tabiri caizse köprünün altından çok sular geçti. Türkiye; Ekonomisiyle, siyasi ağırlığıyla, sosyal alandaki gelişmeleriyle birçok üye ülkeyi şimdiden sollamış durumda. Kendi memleketlerine dönüşte krallar gibi karşılanan, filmlere konu olan, hayret ve hayranlıkla dinlenilen Alamancılardan artık eser kalmadı. Zamanında Türkiye bu birliğe resmi başvurmayı bile kendisi için bir prestij ve onore edilme sayarken gelinen süreçte Avrupa birliğine rest çeker duruma geldi. Tüm bu gelişmeler Avrupalıları tatmin etmedi, sağlıklı düşünmeye sevk etmedi, aksine tehdit ve şantajlarına devam ettiler.
15 Temmuz başarısız darbe girişimini desteklemeleri, müttefikliğin kabul edemeyeceği şekilde Pkk-Hdp, pyd ve bilumum örgütleri her açıdan desteklemeleri, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan üzerinden Türkiye`ye operasyon çekmeleri, AB ile ipleri koparma noktasına getirdi. AB Parlamentosunun üyelik müzakerelerini dondurma kararına sert tehdit ve açıklamalarla cevap verildi. Türkiye ve Avrupa birbirlerinden vaz mı geçiyor tartışmaları yapılmaya başlandı.
Hakikatte Türkiye`nin yeri Avrupa değildi ve olamaz da. Kendini evrensel değerler kulübü gören, gerçekte ise bir haçlılar kulübü olan AB de Viyana kapılarına dayanmış 80 milyonluk Müslüman nüfusa sahip Türkiye`yi içine alamazdı. Bu bir ütopya idi.
Mevcut konjonktür ve dengede bir pakt içinde olmaya ihtiyaç hisseden Türkiye nereye gitmeli ve nerede olmalıydı?
Tayyip Erdoğan`ın yaptığı son açıklamalarla Çin ve Rusya`nın başını çektiği Şanghay Beşlisi AB`ye alternatif olarak gösterildi. NATO`ya alternatif olarak ortaya çıkan Şanghay Beşlisi de bu çekişmede Türkiye`yi kendi safına çekmede dünden razıydı. Üye olmadığı halde 2017 dönem başkanlığına oy birliği ile Türkiye seçildi.
Türkiye ve diğer Müslüman ülkelerin farklı pakt ve ittifaklara ihtiyacı yoktur. İki milyarlık enerjik bir nüfus, Allah`ın bir lütuf ve keremi olarak petrol dâhil yeraltı-yerüstü kaynakları, dünyanın merkezindeki toprakları, ellerindeki vahiyle, kendilerine yeterli maddi ve manevi kaynaklara sahiptirler. Ellerindeki imkân ve olanakları kullanmaları halinde kısa sürede tüm pakt ve birliklere diz çöktürüp, Allah`ın istediği insanlığa önder ümmet olma sorumluluğunu yerine getirebileceklerdir. Sorun ve problemlerimizin çözümü ne BM ne de NATO`dur. Avrupa birliğinin alternatifi ne Şanghay ne de başka paktlardır. Olması gereken; ekonomik, siyasi ve askeri manadaki Müslümanlar arası, İslam Birliği`dir.