Zaman zaman görüştüğümüz bir aile dostumuz vardı. Ergenlik çağına giren oğlundan çok muzdaripti. Görüştüğümüzde oğlunun yaptığı yaramazlıklar, okula gitmeme, söz dinlememe, eve geç gelme ve kötü arkadaş çevresinden şikâyet eder dururdu. Benden bu haylaz oğluna karşı ne yapılması gerektiğini sorardı. Bir gün evlerine misafir olarak gitmiştim. O esnada evde olan oğlunu biraz tanıma ve uygun olursa nasihat etmeyi düşünerek yanıma çağırdım. Sohbet ortamında karşılıklı konuşmalarımız oldu. Konuştukça çocuğun İslami konulardaki bilgisi beni hayrete düşürdü. Kendisine ‘bu bilgileri nereden öğrendin` diye sordum. Çocuk, bir dönem camiye gitmiştim ve camide öğrendim, diye cevap verdi. Kendisine ‘neden camiyi bıraktın, devam etmedin` diye sorunca babasına bakarak ‘babam camiye gitme yoksa Hizbullahçı olursun diye baskı yapınca ben de camiye gitmeyi bıraktım` dedi. Bu cevabı ne ben ne babası bekliyordu ve hep birlikte gülmeye başladık. Babasına ‘çocuğu sen bu hale getirmişsin, şikâyet etmeye de hakkın yok` diyerek kendilerine nasihat ve bazı gerçekleri ifade etmeye çalıştım.
Toplumumuzda bunun gibi nice acı örnekler vardır. Akla hayale gelmeyen yol ve yöntemleri kullanarak çocuğunu İslam`dan kopardıktan sonra oğlunun geldiği halden şikâyetçi olan, dizlerini döven nice anne-babanın hikâyelerini muhakkak duymuşuzdur. Bunun en büyük ve gelişmiş örneği mevcut sistemin halkı İslam`dan uzaklaştırmak için göstermiş olduğu yol ve yöntemler ve bunun sonucunda toplum olarak yaşadığımız travma ve acılardır.
İnanç, insanın fıtratında olmazsa olmaz cinsinden olan bir ihtiyaçtır. Ekmek gibi, su gibi.
Mevcut sistem, Müslüman halkın İslam ile olan bağını koparmak, İslam`dan uzaklaştırmak için birçok plan ve projeyi yürürlüğe koydu. Allah yerine sahte ilahlar, sahte peygamberler, Kâbe yerine başka mekânlar, Kur`an yerine başka kitap ve ideolojiler türettiler. İslami sembol ve kurumları kaldırarak yerlerine İslam`a zıt sembol ve kurumları getirdi. Harf inkılâbıyla Müslüman halkın Kur`an ve İslam kültür külliyatıyla bağı kesildi, var olan köprü tamamen yıkıldı. İsimler, mekânlar ve coğrafyalar farklı farklı olsa da uygulanan yol ve yöntem, amaç ve gaye hep aynı olmuştur. Sistem için halkın ateist, komünist, Zerdüşt, hırsız, sarhoş, misyonerlerin yalanlarına kanıp Hristiyan olmasının, sapık şahsiyetlerin arkasından gitmesinin hiçbir önemi yoktur, yeter ki Müslüman olmasın.
Türkiye`nin doğusunda yer alan Kürtlere karşı cumhuriyet dönemiyle amansız bir mücadele yürütüldü. Hem insani hem de İslami hakları ellerinden alındı. Kürtlerin adı, dili yasaklandı. Âlimleri, liderleri darağaçlarında sallandırıldı, baskı, sürgün ve zindanlarla sindirildi, yeni âlimleri yetiştirecek mekân ve medreseler kapatıldı. Yıllar sonra büyük fedakârlık ve özveriyle halka dinini öğretmeye çalışan müminlere karşı tekrar amansız bir savaş yürütüldü, önleri tıkatıldı, zindanlara dolduruldular. Buna karşın Kürt halkına kurtuluş reçetesi olarak sol, ırkçı, İslam`a düşman örgüt ve sahtekârlar kurtuluş reçetesi olarak sunuldu. Müslüman Kürt halkının temsilcisi olarak lanse edildi.
Türkiye`nin batısında ise nübüvvetin temsilcisi ve takipçileri olan âlimlerin yerine kendilerini mehdi, veli ilan eden sahtekârlar vizyona sokuldu. Bu sahtekârlar desteklendi, önleri açıldı, tüm imkân ve olanaklar seferber edildi. İslam`a aç olan halk, bu sahtekârlara kandı, mallarıyla canlarıyla destek verdi. Ben okumadım, dinimi öğrenemedim, laik Kemalist sistem karşısında en azından bunlar namazdan, Kur`an`dan bahsediyor diyerek evlatlarını bu sahtekârların ellerine teslim ettiler.
Gelinen noktada Kürt halkının diniyle, örfüyle, bağdaşmayan; hiçbir ahlâki, vicdani ilke ve kuralı olmayan Pkk gibi canavar bir yapı ortaya çıktı. Batı`da ise yerine göre Pkk`yı mumla aratan FETÖ gibi yapılar ortaya çıktı. Hizbullahi olmasın diye oğlunu camiden koparan babanın şikâyetleri gibi şikâyetler ve feveranlar ediliyor. Müslüman Kürt halkı neden dinsiz bu örgütün arkasından gidiyor? Kadın-çocuk öldüren bu yapıya karşı neden tepkisini ortaya koymuyor? Türkiye`nin en seçkin okullarında okumuş, prof. olmuş, general olmuş, yazar- düşünür olmuş bu insanlar neden akıllarını bir adama satmış, koyun gibi itaat ediyor? Halkın uçak ve tankları nasıl oluyor da halka karşı acımasızca kullanılıyor? Bu nasıl bir zihniyet? Nasıl bir Müslümanlık…?
Sistemin şikâyet etmeye hakkı yoktur. Bunun müsebbibi kendisidir. Bir şeyin gerçeği, orijinali yoksa sahtesi, çakmaları ortaya çıkacaktır. Eğer söylemlerinde dürüst ise İslam merkeze alınmalı, yasa ve hayat buna göre düzenlenmeli, peygamber varisi âlimler desteklenmeli, hak ettikleri rolü icra etmelerine imkân ve olanak sağlanmalıdır. O zaman bir şikâyetleri varsa oturulur, konuşulur.
İslam ümmetinin ve siz değerli kardeşlerimin Kurban Bayramını tebrik ediyorum.