24 Kasım 2015`te Rusya`ya ait bir savaş uçağının Türkiye-Suriye sınırında Türk savaş uçaklarınca düşürülmesiyle Türk-Rus ilişkileri tam bir çöküş yaşadı. Karşılıklı yapılan açıklamalarla tırmanan gerginlikle tarihinin en sıcak ve iyi dönemini yaşayan ilişkileri bir anda savaş senaryolarının konuşulduğu soğuk savaş dönemine geriledi.

Türk-Rus ilişkileri tarih boyunca onlarca savaş ve bu savaşlar sonucunda yapılan anlaşmalarla doludur. Rusya, tarih boyunca sürekli Karadeniz-Boğazlar üzerinden Akdeniz ve sıcak sulara inmek istemiş, kendisine engel olarak da Osmanlı`yı görmüştür. Osmanlı, güçlü olduğu dönemlerde tek başına,  zayıf ve baş edemediği dönemlerde ise İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerini yanına alarak Rus tehdidiyle başa çıkmaya çalışmıştır.  O dönemdeki küresel ve bölgesel çaptaki kriz ve bloklaşmalar da iki gücün sürekli birbirleriyle çekişme ve rekabet içerisinde olmalarını tetiklemiştir. Türkler ve Ruslar tarihin hiçbir döneminde aynı ittifakta yer almamışlardır.

Birinci Dünya Savaşında Osmanlının dağılması ve Rusya`da yaşanan Bolşevik ihtilaliyle savaş ve rekabet yerini karşılıklı birbirini tanımaya bırakmıştır. 1921 yılında imzalanan Moskova ve Kars Antlaşmalarıyla Türk-Sovyet sınırları belirlenmiştir. Türkiye-SSCB arasında 1925 yılında imzalanan Dostluk Antlaşması`nın iyimser havası ne yazık ki fazla uzun sürmemiştir. Uluslararası çaptaki rekabet ve İkinci Dünya Savaşına giden süreç, Rusya`nın boğazlar üzerinde hak iddia etmesi, Montreux boğazlar antlaşmasına lehine olabilecek bazı maddeleri eklemek istemesiyle Türkiye kendini Rus tehditleri karşısında bulmuştur. Bu tehditlerle baş edebilmek için, İngiltere ardından da Ortadoğu`da ağırlığı artan Amerika`ya yanaşmıştır.

İkinci Dünya Savaşı sonrası şekillenen kutuplaşmayla Türkiye NATO`ya girmiştir. NATO ile yaşanan her kriz ve sorunda Türkiye direk etkilenmiştir. NATO, Kızılordu`yu yavaşlatmak için Türkiye topraklarını tampon ve sıçrama tahtası olarak görmüştür.  1974 Kıbrıs Harekâtında Amerika`nın askeri ambargo uygulaması, 12 Eylül Askeri Darbesi sonrası dış ilişkilerin çeşitlendirilmesi ve Amerika`ya karşı denge kurma hamleleri ve konjonktürel gelişen temaslar dışında Türk-Rus ilişkileri gelişmemiş, ilerleme kaydetmemiştir. Ta ki SSCB`nin dağılması, Türkiye`nin doğalgaz enerjisini keşfetmesi, kullanması ve Avrupa`ya taşımak için topraklarında hatlar inşa etmesi, inşaat sektöründe kat ettiği ilerleme ve Rus halkının Türk halkıyla direk temasa geçmesiyle zayıf ilişkiler ilerleme kat etmiştir. Son istatistiklere göre Ruslarla evlenen Türk sayısı 250 bin. Çocuk ve yakın akrabalarla bu sayı bir milyonu geçiyor. Bavul ticareti, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesi (KEİB) girişimi, Rus doğalgaz ve petrolünün dünya piyasalarına taşınma projeleri, Rusya`nın imarında Türk inşaat şirketlerinin aslan payı alması, Turizm ve Akkuyu Nükleer Santral inşaatı ile ticaret hacmi 23 Kasım 2015`de 23 milyar doları aşmıştır. İki ülkenin de bunu göz ardı etme lüksü yoktur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Putin`in uçak krizi ve başarısız darbe girişiminden sonra ilk defa bir araya gelmeleri salt Türk-Rus ilişkileri açısından değil bölgesel ve küresel çapta da etkileri olacaktır.  Türkiye`nin darbenin Amerika ve NATO destekli olduğuna inanması, darbe lideri Fetullah Gülenin Amerika`da oturuyor ve korunuyor olması, bu süreçte göremedikleri ilgi ve yardımın Rusya`dan geliyor olması da ziyareti daha önemli hale getirmiştir. Amerika ve NATO ülkelerinde ‘Türkiye, AB ve NATO`yu bırakacak mı, bunun sonucu nereye varacak` soru ve tartışmalarını beraberinde getirdi.

Rusya ve Amerika kıyaslandığında birbirlerinden çok da farklı olmadıkları görülecektir. Bitlis, Erzurum, Ardahan, Van bölgelerinde Rus zulmü ve katliamlarını yaşayan, tanık olan amcalarımız, teyzelerimiz hala hayatta. Üstad Bediüzzaman`ın Rus ve Ermeni işgaline karşı öğrencileriyle savaşması, birçok öğrencisinin şehit, kendisinin de defalarca yaralanması ve Ruslara esir düşmesi hala tazeliğini korumaktadır.  Geçmişte Afganistan, Çeçenistan ve günümüzde Suriye`de Rusların yaptığı katliam ve vahşet gözlerimizin önündedir. Dolayısıyla Ruslarla dost olmamız söz konusu olamaz. ‘Ayıdan post, Rus`tan dost olmaz` sözü tecrübenin ürünü bir sözdür. Türkiye ve ümmetin içerisinde bulunduğu hal göz önüne alınarak Amerika, Avrupa ve diğer güçlerle denge politikası gözetilerek elbette ki ilişkiler kurulabilir. Türkiye halkının menfaat ve kazanımları muhafaza edilerek, Türkiye`nin güçlenmesi, kendisine gelebilecek askeri tehditleri tek başına bertaraf edebilecek seviyeye gelmesi için güçlü ülkelerle ilişkiler ve paktlar kurmak elzemdir. Bu tür ilişki ve anlaşmalarda yeter ki İhanet olmasın, İslam`ın temel ilkeleriyle çelişmesin, Türkiye ve Müslüman halkların zararına olabilecek maddeler içermesin.