Mavi Marmara olayının üzerinden altı yıl geçti. Siyonist saldırı sonucu şehit olan yiğitleri bir kez daha rahmet ve minnetle yâd ediyor, gazilere selamlarımı iletiyorum.
Mavi Marmara, Siyonistlerle mücadelede, mazlumların zalimlerle hesaplaşmasında bir dönüm noktası, insanlık vicdanının zulme karşı ortak sesi, mazlumlarca tarihe düşülen bir not, tabiri caizse bir milat oldu. Mazlumiyet, kuşatılmışlık, kimsesizlik, bölünmüşlük ve yenilgi üstüne yenilginin Müslümanların kaderi olmadığını ayan beyan ortaya koydu. Analiz, değerlendirme ve tarihlerde şu tabir kullanılmaya başlandı: ‘Mavi Marmara öncesi, Mavi Marmara sonrası…` Siyonist çete, Türkiye ile ilişkilerini düzeltmek için her yola başvururken şu deyimi kullandı: ‘İlişkilerin Mavi Marmara öncesine dönülmesi.` Gün geçtikçe Mavi Marmara olayının ümmet açısından ne büyük hayırlar getirdiği, siyonizm açısından nasıl bir hezimet olduğu daha iyi görüldü ve görülmeye devam edilecektir. Mavi Marmara gemisine saldırarak 10 Müslümanı şehit eden ve onlarcasını yaralayarak zafer kazandığı zehabına kapılan israil, orta ve uzun vadede başına ne tür bir bela aldığını daha iyi gördü.
Mavi Marmara olayı sonrası Türkiye devleti israille ilişkilerin normalleşmesi için üç şart ileri sürmüştü. Özür, tazminat ve Gazze`ye yönelik sürdürülen abluka ve ambargonun kaldırılması. Olayın ardından direk ve dolaylı yollardan diyalog ve görüşmeler yapıldı. İsrail tarafından ‘anlaşmaya çok yakınız, anlaşmaya vardık, gibi haber ve açıklamalar yapılsa da Türkiye cenahından bu bilgiler teyit edilmedi. Türkiye`nin israille resmi ilişkilerini kesmesi ve mazlum Filistin halkının yanında dik durması Türkiye`ye değer kattı, ümmet ve vicdan sahipleri nezdinde itibar kazandırdı, dünya mazlum ve mustazaflarına umut aşıladı.
Bunun aksine siyonizm ve dostları için bu altı yıl zor ve sıkıntılı geçti. Başbakan Erdoğan`ın hakaretlere varan eleştirilerine karşın, ilişkiler çok daha kötü olmasın diye siyonist yetkililer cevap dahi vermediler. Yoksa kimseden özür dilemez denilen israilli yetkililer özür dilemez ve Gazze`ye yönelik abluka ve ambargonun kaldırılmasını müzâkere dahi etmezlerdi.
Türkiye ve israil ile ilişkiler bundan sonra nasıl olur, onların deyimiyle ‘ilişkilerin normalleşmesi` nasıl bir hal alacak?
Türkiye; uluslararası konjonktür, Suriye, Irak, İran ve Rusya ile ilişkilerin kötü bir noktaya gelip dayanması, Amerika ve AB`nin YPG ve Pkk ile müttefikliğe sığmayan ilişkilere girerek kendini sıkıştırmasından dolayı sıkıntılı bir dönem geçirmekte, kendini bir kuşatma altında hissetmektedir. israil de bunu bir fırsat olarak değerlendirerek Türkiye`ye cazip teklifler sunmaktan geri durmamaktadır. Böylesi bir atmosferde Mavi Marmara sorununu halletme yoluna gitme ihtimali yüksektir. Siyonistler açısından en zor olan Gazze`ye yönelik ambargo ve ablukanın kaldırılması şartının nasıl aşılacağıdır. Türkiye`nin kabul edebileceği bir formül bulunması ihtimal dahilindedir. Allah`a ve Peygamberlerine verdikleri sözde durmayan Yahudiler, Türkiye`ye verdikleri söz ve ahidlerinde ne kadar durur o da ayrı bir sorun ve sıkıntı olarak önümüzde durmaktadır.
Mavi Marmara hareketini değerli kılan, şehitlerini, gazi ve yolcularını onore eden esas etmen Kudüs ve Mescid-i Aksa`dır. Kuşatılmışlık, abluka ve ambargo altında saldırı ve katliamlarla iradesi teslim alınmak istenen Gazze`ye uzatılan bir yardım eli olmasıdır. Yoksa Mavi Marmara salt kendi başına ele alındığında bir anlam ifade etmeyecek, verilen emek ve çabalar, dökülen şehit kanları misyonunu yerine getiremeyecektir. Mavi Marmara asıl değil, cüzdür. Asıl olan Kudüs ve etrafı bereketli kılınan Mescid-i Aksa`dır. Mavi Marmara veya başka olay ve gelişmeler Kudüs ve Mescid-i Aksa`nın önüne asla geçmemelidir. Ümmetin siyonizmle olan haklı mücadelesi Mavi Marmara ile başlamadı ve onunla da asla bitmeyecektir.
Bu üç şart ve daha başka şartlar yerine getirilse dahi Kudüs, Mescid-i Aksa ve Filisin toprakları işgal altında olduğu müddetçe ümmetin siyonizmle olan mücadelesi devam edecektir. Konjonktürel gelişmeler ne olursa olsun, bizlere düşen dün durduğumuz haklı yerde bugün de durmaya devam etmek olmalıdır.
Rahmet ayı Ramazandan istifade edenlerden olma temennisiyle Allah`a emanetsiniz…