Batı dünyası; evreni, insanı, sünnetullahı, kadını yanlış tanıdı ve tanımladı. Dünyayı insanların birbirleriyle savaştığı bir kurtlar sofrası, insanı gülen-düşünen hayvan, sünnetullahı doğa-tabiat kanunları, kadına değer katan iffet, hayâ ve anneliği bir gericilik, dini bir afyon ve salt ahlâk kurallarından ibaret olarak gördü. ‘Tanrının hakkı tanrıya; Sezar`ın hakkı sezara` diyerek laik seküler bir dünya görüşünün temelini attı. Bu düşünceyi hem kendileri hem de tüm insanlığa empoze etmeye çalıştılar. Bu düşünceyle yoğrulan toplumlar ne maddi anlamda rahat ne de manevi anlamda huzur buldular. İnsanlığı hem dünya hem de ahret saadetinden mahrum ettiler.
Eşinden, çocuğundan, ailesinden koparılan kadın, kapitalizmin acımasız çarkları arasında ezildi. Kadını sömürenler daha da sömürmek için 8 Mart`ı Dünya Kadınlar Günü diye ilan ettiler. Güya kadına değer verildi, yılın bir günü onlara ayrılmakla taltif edildi. Kadın, haklarından bahsedildikçe daha çok ezilmeye ve acı çeker hale getirildi. Kadın olmak adeta erkekliğin bir alt versiyonu görüldü, yuvasından koparılan kadın, erkeğe rakip olarak kurtlar sofrasına sürüldü. İffet ve hayâsını, annelik ve kadınlığını kaybeden kadın, savunmasız ve zayıf bir halde erkekle giriştiği savaşı kaybetti. Kadın erkekle fiziki manada savaşamaz. Bu adilane de olmaz. Kadın erkekle savaşmak için yaratılmamış, kendisine öyle bir görev de verilmemiştir. Kadınını erkekleştiren toplumlar kadınsız kaldı. Annesini, kadınını, terbiye edicisini kaybeden toplumlar rotasını kaybetmiş gemi misali fırtınalarda bir oraya bir buraya çarparak parçalandı.
Vahiy, kadını bir meta, obje, sömürü aracı olarak değil; esas, temel, insanlığın anası (ümm) olarak kabul etmiş, korumuş; kadına suni, yapmacık değil, gerçekten de hak ettiği değeri vermiştir. Kadını erkeğin rakibi değil; erkeğin kadınsız, kadının erkeksiz olamayacağı ve birbirlerini tamamlayan iki parça olarak görmüştür. Kadının görevini; ulvi dava için erkeğiyle birlikte mücadele etmek, toplumun temel taşı olan aile kurumunu dış etkilere karşı muhafaza etmek, geleceği inşa etmek, salih bir toplum için fertler yetiştirmek olarak belirlemiştir. Fert ve toplumun saadeti için anne-ümm göreviyle mükellef kılmıştır. ‘…Onlar (kadınlar) sizin örtüleriniz, (erkekler) siz de onlara örtüsünüz…` Bakara: 187
Kadın ve erkeğin birbirlerine karşı olan münasebeti ancak bu kadar mükemmel tarif edilebilir. ‘Örtü` insanın ayıp yerlerini örten, dış etkilere, sıcak-soğuğa karşı koruyan, aynı zamanda ziynet ve süsüdür. İnsan dış örtüsüyle, elbisesiyle vardır ve elbisesiyle bütünleşir. İşte kadın ve erkek birbiriyle bütünleşir, dış tehlikelere karşı birbirlerini korur, muhafaza eder, ayıp yerlerini örter.
Allah, kadın olan anneye ‘öf` bile demeyin diye buyurmuştur. Peygamber Aleyhisselam, ‘Cennet, annelerin ayakları altındadır` buyurarak anneliği ulvi ve yüce bir makama yükseltmiştir. Evin maddi geçimini ‘herkes kendi hesabını ödesin` değil, tamamen erkeğe yüklemiştir. Erkeğine, çocuğuna, evine hizmet etmeyi, tarlasında, bağında, bahçesinde eşiyle birlikte çalışmayı gericilik, yobazlık gören batı dünyası, kadını birkaç kuruş para karşılığında herkese hizmet eder hale getirmiştir. Eşine evde bir çorba bile pişirmeyi züll olarak gören nice kadın, işyerinde patronunu memnun etmek için konuşmasına, giyim ve kuşamına, hal ve hareketlerine dikkat eder, isteklerini emir olarak görür ve hemen yerine getirir. Kadın ve insanlık adına büyük utanç olan kadının resmi olarak zina yapmasına sözde kadın hakları savunucularının itiraz ettiklerini, gündeme getirdiklerini, protesto ettiklerini, ses çıkardıklarını duyan, gören oldu mu hiç? Bütün bu iğrençlikler ‘ekonomik bağımsızlık, çalışan kadın` adı altında yüceltilmektedir.
Kısacası hangi yönden bakarsak bakalım, kadına ve insana gereken değeri yine onu yaratan Allah`u Teâlâ ancak verir ve vermiştir de. Ne kadın erkek üzerine ne de erkek kadın üzerine tahakküm etsin, birbirlerini sömürsün. Var olan zihniyetle şayet kadınlar dünyaya hâkim olsa çok mu farklı bir tablo ortaya çıkacak? Zulüm, sömürü, katliamlar son bulacak, Hak, adalet hâkim mi olacak?
Allahu Teâlâ`nın emirlerine kadın-erkek riayet ederek ancak huzurlu fertler, huzurlu aileler ve huzurlu toplumlar oluşur.