Amerika ve Rusya, Suriye`de ateşkes için 27 Şubat`ta anlaştıklarını açıkladılar.  Ateşkesin olması, silahların susması, ölüm ve katliamların olmaması, akan kanın bir süreliğine de olsa durması elbette ki önemli ve arzulanan bir durumdur. Tarafların ateşkese ne derece uyacağı, ateşkesin ömrünün ne kadar olacağı, bundan kimin kârlı, kimin zararlı çıkacağı ayrı bir konu ve zamanla ortaya çıkacaktır.  Buradaki tezat ve anormal olan,  üzerinde esas durulması gereken nokta; bu ateşkes anlaşması neden Amerika ve Rusya arasında gerçekleşiyor ve ateşkese neden onlar karar veriyorlar?… Suriye, Amerika`ya 10 bin km, Rusya`ya ise 3 bin km uzak.

Bu kirli savaş, Esed yönetimi ve Suriye`de savaşan grup ve taraflar arasında hâlihazırda devam etmektedir.  Dolayısıyla ateşkes anlaşması ve gerçekleşecek görüşmeler doğal ve tabii olarak savaşan taraflar arasında olmalıdır. Kanlarını döken, canlarını feda eden, muhacir olan, evleri ve yurtları viraneye dönenler, cephede savaşanlar bu savaşın bitimine, ateşkese karar verememekte ve nihai karar merciinde yoklar. Bu durum bile başlı başına bu savaşa kimlerin karar verdiğini, kimlerin çıkar ve menfaatlerinin gözetildiğini, savaşanların kimin hesabına ve kimin vekilliğini yaptıklarını apaçık göstermektedir. Savaşa karar veremeyenler doğal olarak ateşkese de barışa da karar veremezler.

Suriye`deki durum ümmet ve dünyadaki durumun minyatürü durumundadır. Amerika`dan Rusya`ya, Kanada`dan Hollanda`ya,  Suud`dan Katar`a, İran`dan Hizbullah`a… 31 ülke ama direk ama vekil ve taşeronları üzerinden Suriye`de bulunmakta ve savaş vermektedir. Esed rejimine yönelik savaşa Suriye halkı karar vermedi. Halkın zulüm altında inim inim inlediği doğru ama ülke sathına yayılmış organizeli bir muhalefet de yoktu. Rejime karşı silahlı başkaldırı yapacak güç ve donanıma hiç sahip değillerdi. Ayaklanmaların fitilini şu olayın başlattığını güvenilir bir dost anlattı.

Arap Baharından etkilenen yaşları 14-18 arasında olan Deraa`lı bazı gençler duvarlara rejim aleyhinde yazı yazar ve akabinde rejim tarafından gözaltına alınırlar. Bu gençlerin aileleri Esed`in yakın bir akrabasına giderek çocuklarının serbest bırakılmasını isterler ve adeta yalvarırlar. Bunun göstergesi olarak Arap geleneklerinde başlarındaki kefiyelerini çıkarıp ayaklarının önüne atarlar. Bu rica ve yalvarmalarına kulak asan olmaz ve ayakları önüne atılan kefiyeleri çöpe atılır. Çok ısrar etmeleri üzerine kibirli ve şımarıkça ‘bu çocuklarınızı unutun, gidin ve kendinize yeni çocuklar yapın, Eğer yeni çocuk yapmaktan acizseniz hanımlarınızı getirin biz size çocuk yapalım (okuyucularımın affına sığınıyorum)` derler.

Böylece Deraa`da olaylar başlayarak kısa sürede tüm ülkeye yayıldı. Bir anda ismi sanı duyulmayan, kime hizmet ettiği, kimin taşeronu olduğu belli olmayan onlarca örgüt ve hareket ortaya çıktı. Bu hengâmede halkın menfaat ve çıkarını savunanlar her zaman olduğu gibi desteklenmedi, sesleri kısıldı, adeta yok sayıldılar.  Geçen süre zarfında Suriye, ne Esed`e ne de muhaliflere yar oldu. Esed`in  muhaliflerce bitirilmesine de Esed`in muhalefeti bitirmesine de izin verilmedi.  Amerika ve Batı Dünyası, tercihini halk iradesinin yönetime gelmesindense Esed`in yönetimde kalmasından yana kullandı. Vekâlet savaşları yıllarca devam etti ve nihayetinde gerçek aktörler devreye girdi. Amerika ve Rusya…

Suriye`deki olayların ilk başlangıcında Suriye ile ilgili bir konferansta görüştüğüm Esed`e yakın bir Kürt parlamenter bana şunları söylemişti; ‘Suriye`deki olayların seyrini Amerika ve Rusya belirler. Gerisi birer figürandan ibarettirler` dediği maalesef doğru çıktı. Gerçek aktörler devreye girerek gidişatı kendi lehlerine çevirdiler. Kimse Suriye halkının acısı, sıkıntısı, feryad ve figanları umurlarında bile değil. Savaşanlar ve dünya kamuoyu yıllar sonra gerçekleşip gerçekleşmeyeceği dahi belli olmayan bir ateşkesi bir başarı olarak görmektedir. Şu soruyu sormakta haklıyız; madem bu noktaya gelinecekti bunca acı, yıkım, ölüm neden…

Suriye halkı ve bütün halklar; savaşlarına ve barışlarına, yaşamlarına ve ölümlerine, dostluklarına ve düşmanlıklarına, konuşmalarına ve sükûtlarına, alacaklarına ve satacaklarına, çözüm süreçlerinin başlangıcına ve bitimine, acılarına ve sevinçlerine… Kendi özgür iradeleriyle karar veremedikleri sürece Suriye`de olduğu gibi acı çekmeye, yıkım ve ölümleri yaşamaya mahkûmdurlar.