Yaklaşık 3 yıldır devam eden asker ve polis cenazelerinin gelmediği fakat bölgenin tamamen Pkk`nın insiyatifine terk edildiği sözde çözüm süreci iç ve dış güçlerin eliyle bitirildi. Sürecin sona ermesiyle her gün çatışma ve ölüm haberleri de gelmeye başladı.  Maalesef acı ve keder salt ölenler ve yakınlarıyla sınırlı kalmıyor, aileler, köyler, şehirler acıya gömülüyor. Acılı annelerin feryadı yeri göğü inletmekte, bu işten rant sağlayanların yüzü gülmekte, eller ovuşturulmaktadır. Açık artırma hesabı ölüler daha fazla gösterilmektedir. Kameraya yansıyan görüntülerde her iki taraftan öldürülenlerin fakir, mağdur ve toplumun ezilen tabakasına mensup ailelerin çocukları olduğu gözden kaçmamaktadır. Hiç kimsenin ölmesini hele hele öylesine kirli bir savaşta insanların heba olmasını bir insan ve Müslüman olarak istemiyor ve arzu da etmiyoruz. Fakat şu soruyu haklı olarak sormakta da bir beis görmüyoruz. Bu ülkenin rantını yiyen, pastasını kendi aralarında paylaşanların en ön safta olması gerekirken neden yoklar? Neden taziyelerde kan üzerine nutuklar atılmaktadır. Savaştayız, yastayız, diyerek Kürdistan`da halka düğün yaptırmamayı marifet sayan Ydgh çeteleri, neden elebaşlarının saray düğününe ses çıkarmıyor? Çocuk hakları diye yeri göğü inletenler kendi çocuklarını Avrupa, Amerikalar`da okuturken mazlum halkın çocuklarına dağ yolunu ve intihar saldırılarını neden kurtuluş reçetesi olarak sunmaktalar?

 

Bu savaş ne Kürt ve Türk halkının ne de Ortadoğu halklarının faydasına olmadığını anlamak için kâhin veya allame olmaya gerek yoktur.   Halkın evlatlarını toprağa gömen, anneleri ağlatan, ekonomisine darbe vuran, enerjilerini heba eden, ortak miras olan ormanları içindeki hayvanlarla birlikte yakan bu savaş tek kelimeyle felakettir ve hiçbir halk bu felakete ‘evet` demez, diyemez. Maalesef halklara rağmen bu savaş yürütülmekte, çözüm yolları bilinçli olarak tıkatılmakta, sağlıklı çözümlerin ortaya çıkmasına izin verilmemektedir.

Amerika; içinde olmadığı, bilmediği, duymadığı,  göremediği olay ve gelişmeleri tabii olarak sekteye uğratamaz, kendi menfaat ve çıkarları doğrultusunda yönlendiremez. Her şeyi bilmek, duymak ve görmek için her yola başvurmaktadır. Yüzbinlerce yetişmiş elemanla, milyarlarca dolarlık yatırımlarla kurduğu istihbarat merkezlerinde dost düşman herkesi dinliyor, gözetliyor ki bilgi sahibi olabilsin, müdahil olabilsin. Direk içerisinde olmadığı Çözüm sürecinde de müdahil olmak için çokça çalıştı. Kandil üzerinde baskı kurarak üçüncü taraf olmak için tekliflerde bulundu. Türkiye`ye güvenilemeyeceğini, kendilerinin üçüncü ve gözlemci olmaları halinde sürecin daha sağlıklı yürüyeceğini, haksızlığa uğratılmalarına izin vermeyecekleri teklifini Pkk`ye sundukları basında uzun süre gündem oldu.  Her şeye rağmen hükümet buna sıcak bakmadı. Başbakan Erdoğan ve diğer yetkililerin çözüm süreci için ‘milli proje` deyimlerini bir dönem ısrarla kullanmaları boşuna değildi.

Suriye`deki iç savaş; Amerika`nın şeytani plan ve projelerini icraata geçirmek için fırsat oldu.  Tuzak ve kumpasların taşlarını sinsice adım adım döşedi. Hükümetin çözüm sürecindeki yanlışları ve kendini pkk`ya mahkûm etmesi, Işid ve Kobani olayları, Pkk`nın şımarıklık ve ihtiraslarıyla oyun olgunlaştı ve Türkiye istemediği iki seçenekle baş başa kaldı.  Suriye`de Pyd`nin devletine razı olacak ya da şeytani planlarını icraata geçirmek için İncirlik ve diğer üsler noktasında Amerika`ya istenilen verilecek…

Ve Amerika üsler noktasında istediğini alarak anlaşma yapıldı.  Türkiye tarafından her ne kadar üslerin kontrolünün, uçan uçakların rota ve diğer bilgilerin izin dâhilinde olacağını söylese de işin aslının öyle olmayacağını geçmiş tecrübeler söylemektedir. Körfez Savaşı sonrası Irak`ın kuzeyinde oluşturulan güvenli bölgeyi kontrol etmek amacıyla kurulan Çekiç Güç`ün marifetlerini hep beraber gördük.  Çekiç Güç uçaklarının Pkk`ya paraşütle silah ve diğer malzemeler attığına dair askeri yetkililerin açıklamaları arşiv ve belleklerde yerini almaktadır.

Plan ve programın yoksa; başkasının plan ve programına uymak zorundasın. Kendi gündemini oluşturamıyorsan, başkasının gündemini takip etmek zorundasın. Kendi ayaklarının üzerinde duramıyorsan başkasının ayaklarına muhtaçsın. Kendini idare edemiyor ve başkalarını arkandan sürükleyemiyorsan başkalarının arkasından gitmek zorundasın. Üretici değilsen başkalarının ürettiğini tüketmek zorundasın. Sünnetullahın kural ve kaidesi budur. Ümmet olarak kendi sorun ve problemlerin için kendi proje, çözüm ve reçeten yoksa Amerika ve diğer şeytani güçlerin plan ve projesine muhtaç olursun.  Uygulanan Amerikan reçetelerinin sonucunu Irak, Suriye, Afganistan, Pakistan ve dünyanın diğer yerlerinde hep beraber görmekte ve yaşamaktayız.

Allah bize sorun ve problemlerimize çözüm bulma ve uygulama fırsat ve imkânı versin.