BM Mavi Marmara Gemisi saldırısıyla ilgili hazırlanan rapor; dört kez ertelendikten sonra BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon`a sunulmadan basına sızdırıldı.

 

Türkiye`nin meşru ve haklı taleplerini karşılamaktan uzak, tamamen israil`in istediği şekilde hazırlanan rapor; Gazze ablukasını meşru, Mavi Marmara Gemisi`ne yapılan saldırıyı da haklı görmektedir.

Bu raporun hazırlanışı, içeriği, sonuçları, resmi olarak açıklanmadan bilinçli bir şekilde Yahudi sermayeli New York Times gazetesinde yayınlanması başlıbaşına skandallar zincirinin devamı şeklindedir. Sonucun böyle olacağı baştan belliydi. Bu, israil`in haklı olduğundan değil, BM, AB ve diğer uluslararası kurum ve kuruluşların her halûkârda siyonistlerin yanında yer alması, onları zora sokacak, yaptıklarını sorgulayacak hiçbir karar almamış olmalarından kaynaklanmaktadır.

Geçmişte yaşanan ve halen devam eden zulümlerin yanında Mavi Marmara saldırısı, devede kulak bile değildir.

Çoğu kadın ve çocuklardan oluşan onbinlerce Filistinliyi yurtları olan Gazze, Eriha, Kudüs, Cenin ve Sabra Şatilla`da acımasızca katlettiler. Milyonlarcasının evlerini gaspettiler. Köylerinden şehirlerinden sürülerek vatansız mülteci konumuna düşürdüler. Buralara dünyanın dört bir tarafından topladıkları Yahudileri getirip yerleştirdiler. Gazze`ye insanlık tarihinin en acımasız belki de en uzun süren ambargosunu uyguluyorlar. Kudüs`de oturan Müslümanlar evlerini birkaç saatliğine de olsa boş bırakmıyorlar. Komşuya, misafirliğe gittiklerinde dahi ailenin bir kısmı evde nöbetçi olarak kalıyor. Tetikte bekleyen siyonnistler bir saatlik boşluğu fırsat bilip eve yerleşiyor ve hergün Filistinlilerin topraklarında yeni Yahudi yerleşim alanları kuruluyor. Bütün bu zulüm ve haksızlıklar BM dünya insan hakları örgütleri ve devletlerin gözleri önünde cereyan ediyor ve kimsenin gıkı çıkmıyor. israil`i zulümde azdırtan, pervasızlaştıran, Amerika ve Batı dünyasının şartsız ve sınırsız desteğidir. Şu ana kadar yapılan zulümlerin hesabı sorulmadı, bedel ödetilmedi. Tam aksine övgüler aldı, taltif edilerek yeni zulümler için cesaretlendirildi. Ekonomik, siyasi ve askeri alanda her türlü destek verildi. BM`de tüm üyelerin desteğini alan kararlar bile Amerikan`ın vetosu ile bir hiç hükmüne indirildi. Çünkü Amerikan`ın vetosu tüm üyelerin oylarını dahi alsa o kararın çıkmaması için yeterlidir. Sonuçta Amerika, Irak`ta, Afganistan`da, Pakistan`da israil`in Filistin topraklarında yaptığı zulmün aynısını yapıyor...

Onurlu bir insanın, halkın ve devletin bu zulümleri ve zilleti kabul etmesi mümkün değildir. Bir ülke vahşice öldürülen vatandaşlarının hakkını koruyamıyor, hesabını soramıyorsa; varlık sebebi ortadan kalkar. Meşruiyetini ve yaptırım gücünü kaybeder. Uluslararası sularda tamamen insani amaçlarla yola çıkan bir gemiye saldırıp dokuz vatandaşı öldürülen Türkiye, bu zulme seyirci kalmamalı ve her ne pahasına olursa olsun bunun bedelini ödettirmelidir. Kaldı ki Mavi Marmara Gemisi askeri bir gemi, içindekiler silahlı askerler de olsa ne uluslararası anlaşmalar ne de ahlâki değerler bu saldırıyı meşru gösteremez. BM raporunun basına sızmasıyla birlikte Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu`nun açıklamış olduğu beş maddelik yaptırım kararı yetersiz ve geç alınmış olsa da doğru bir adım ve israil zulmüne karşı onurlu bir davranıştır. Bu onurlu davranış ne pahasına olursa olsun devam etmelidir.

Bu onurlu davranış salt Mavi Marmara saldırısı ve israil`le sınırlı kalmamalıdır.

israil`e sınırsız destek veren Amerika başta olmak üzere BM, AB ve diğer kurumlara yönelik devam etmelidir. Bu zulme destek veren, sessiz kalan, kararları veto ederek zulmü meşrulaştıranlar da ortaktırlar. II. Dünya Savaşı sonrası dünyaya kendi çıkarları doğrultusunda şekil vermek, yaptıkları zulüm ve haksızlıkları örtbas etmek, kendilerine dokunulmazlık zırhı giydirmek gibi işgüzarlıklar BM ve karar mekanizmalarının meşruiyetini ortadan kaldırmıştır. Dünya hakları hassaten Müslümanlar bu haliyle BM`nin varlığını kabul etmemelidir. Veto yetkisi olan beş ülkeden – ABD, Fransa, Çin, Rusya, İngiltere hiç biri İslam ülkesi değildir.

Bu haliyle BM`ye bağlı Lahey Adalet Divanında Müslümanların lehine bir kararın çıkmasını beklemek saflık olur. Ama dünyanın bu zulmü görmesi, tartışması, gündemin ilk sıralarında yer alması, Türkiye gibi israil`in stratejik bir dostuyla bu gerginliği yaşaması güzel gelişmelerin müjdeleyicisidir. Küfür ve zulüm doruk derecesini yaşadı. Ve inşaallah bundan sonrası için zeval süreci başlamıştır. Amerikan`ın eski gücünü kaybetmesi, Avrupa`nın ekonomik krizlerle boğuşması; Tunus, Mısır, Libya, Suriyede`ki gelişmeler ibrenin artık zalimlerin aleyhine ve mazlumların lehine işlediğini bariz bir şekilde göstermektedir. Her ne pahasına olursa olsun, zulme karşı hakkın safında yer alma temennisiyle Allah`a emanet olun.