Kürtçe bir deyim vardır. ‘Heta xera nebe, ava nabe!/Bir iş bozulmayana kadar düzelmez, mamur hale gelmez…’

O iş, bozulmanın zirvesini görecek ondan sonra ancak yeniden inşa edilir.

İslam alemi son bir asırdır çok zor ve sıkıntılı bir dönemden geçti ve bu durum halen devam ediyor.

Emperyalistlerin İslam alemini fiili işgali, sömürü dönemi, kurtuluş savaşları, fiili işgallerin bitmesinin ardından yerli uşakların yönetime getirilmesi ve sömürü düzeninin farklı yollarla devam ettirilmesi.

Bu aşamaların en tehlikelisi siyonist işgal rejiminin bir hançer misali Müslümanların böğrüne saplanmasıdır.

Bunun sıkıntısını bütün İslam alemi iliklerine kadar çekmektedir.

Son haftada Lübnan’a yönelik siber saldırı ve ardından havadan barbarca bombalanması savaşın seyrini farklı bir yere taşıdı.

Felaketin boyutunu bütün dünya görmesine rağmen kimse siyonist rejimi durdurma yoluna gitmemektedir.

Çözüm mercii olan uluslararası kurum ve devletler, çözümü başkalarına havale etmekte, sadece feryat edip durmaktadır.  

Bu sorunun muhatabı BM’dir, AB’dir, Arap Birliği’dir, İslam İş birliği Teşkilatı’dır.

Mısır’dır, Türkiye’dir, Suudi Arabistan’dır, Ürdün’dür, İran’dır, Pakistan, Afganistan, Malezya, Endonezya’dır.

Bütün ümmet ve bütün insanlıktır.

Çözüm üretecek ve buna dur diyecek olan saydığımız kurum ve devletlerdir.

Maalesef bütün bu güçler ya ihanet ya işlerine geldiği için ya akıbetlerinden korktukları, bedel ödemeyi göze alamadıklarından dolayı bu utanç ve zilleti kabul etmek zorunda kalıyorlar.

Sıranın kendilerine geleceğini bildikleri halde harekete geçmiyorlar.

Sonuçta hepsi bir şekilde kaybediyorlar.

Siyonist rejimi ve arkasındaki ağababalarını cesaretlendiren, pervasızlaştıran da bu bölünmüşlük, sinmişlik ve zillet halidir.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen halkların uyanışı ve direnişi devam etmekte, direniş farklı yol ve yöntemlerle yoluna devam etmektedir.

İşgal rejimi elindeki bütün imkan ve yöntemleri kullandığı halde karşıdaki direnişi bitiremiyor, teslim alamıyor.

Bu durum işgal rejimini daha da saldırgan hale getirmekte, zulmünü daha da artırmaktadır.

Bir devlet ve yapı, ancak adalet ile ayakta kalır, terakki kesb eder, muhkem hale gelir.

Zulmü artırdıkça zevali yaklaşır, bitişe doğru adım adım ilerler.

Kürtçe deyimde ifade edildiği gibi İslam aleminin uyanış ve dirilişi, işgal rejimi ve onu destekleyenlerin tarihin çöplüğüne atılmaları için belki de böylesine büyük çapta bir savaşa ihtiyaç vardır.

Böyle bir savaşla ancak bu topraklar ve Kudüs özgürlüğüne kavuşacaktır.

Nasıl ki İslam ümmeti Moğol ve Haçlı istilasını büyük savaş ve bedellerle def ettiyse, siyonizmi de ancak bu yolla def edecektir.

Her doğum ve kurtuluş sancılı, zor ve sıkıntılıdır.

Bütün bu çekilen sıkıntılar inşallah İslam’ın kutlu doğuşunu müjdelemektedir.

Allah Teala, zafer ve yenilgi günlerini insanlar arasında döndürüp dolaştırmaktadır.

Elbette Müslümanların zafer günleri de gelecektir ve inşallah bu yakındır.