Aksa Tufanı üzerinden bir yıl geçti. 1 yıl gibi kısa bir süreye rağmen dünya ve ümmet genelinde büyük değişimlere neden oldu.  

Savaş ve çatışmalar, Gazze sınırını aşarak geniş bir alana yayılmaktadır. Salt direniş ve işgal rejimi arasında değil, sahada onlarca aktör ama direk ama dolaylı olarak çatışmaktadır.

Geçen yılki durum ile bugünü kıyaslarsak dünya genelinde ne kadar büyük bir değişimin yaşandığı görülecektir.

İşgal rejimi, Gazze’de bir bataklığa saplanmıştır. Bu bataklıktan çıkmak için habire sağa sola saldırmakta, saldırdıkça daha da batmaktadır.

Gazze’de askeri, siyasi öngördüğü hiçbir hedefine ulaşamadı.

Binlerce askerini kaybetmiş on binlerle ifade edilen askeri yaralı, psikolojik tedavi gören, binlerce savaş ekipmanını kaybetmiş, karizması çizilmiş, caydırıcılığı sona ermiş, ABD ve dış destek olmadan ekonomik, askeri ve siyasi olarak ayakta kalamayacağı anlaşılan bir rejim var artık.

Bütün katliam ve dış desteğe rağmen ‘yok olma sendromu’nu yaşayan bir işgal rejim var.

Çeşitli vaatlerle dünyanın dört bir tarafından Filistin’e getirilen yüzbinlerce Yahudi, Filistinliler gibi mülteci durumuna düşmüş, çadırlarda, konteynırlarda, otel ve pansiyonlarda ölüm korkusuyla yaşamak zorunda kaldılar.

Dünya genelinde işgal rejiminin insanları uyutmak için uydurduğu yalanlar elinde patladı. Artık kimse işgal rejiminin masum olduğu, vatanlarını koruduğuna inanmıyor. İnananlar da maddi çıkar ve menfaat ya da korkudan dolayı seslerini çıkarmamaktalar.

İşgal rejimini protesto etmek, Filistin halkıyla dayanışma için dünyanın her tarafında milyonların katıldığı protestolar düzenlenmekte.

ABD’nin bu zulüm ve katliama ortak olduğu, bizzat fail olduğunu bütün dünya gördü. Aynı zamanda ABD’nin karizma ve itibarı da ayaklar altına alındı. Bizzat ABD’nin kendi vatandaşları meydanlara çıkmakta, bunu protesto etmek için Beyaz Saray önünde kendilerini yakmaktalar.

Dünya genelinde savaş ve çatışmaları durdurmak ve barışı hâkim kılma görevi olan BM’nin boş bir balon olduğu, ABD ve diğer emperyalistlerin amaçlarına hizmet ettiği tescillendi. Dünyanın yeni bir sistem ve pakta ihtiyacı olduğu görüldü.

Ümmet bazında siyonist işgal rejimiyle ‘normalleşme’ adımları sekteye uğradı, rafa kaldırıldı. Gazze’de katliam devam ederken Ne Suudi ne BAE ne de başka hiçbir devlet buna cesaret edemez.

Geçen sene 20 Eylül’de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile işgal rejiminin başı katil Netenyahu, ABD’de görüşmüş, sıcak mesajlar verilmiş ve kısa bir süre sonra Netenyahu’nun Türkiye’ye gelmesi, gasp edilen Filistin gazı ve zenginlik kaynaklarının Türkiye üzerinden dünya pazarlarına taşınması planlanıyordu.

Halihazırda bunun olması mümkün değil. İlişkiler koptu, ilişki geliştirmek isteyen iki devlet yerine iki hasım devlet var artık.

Yemen, İran, Lübnan, Suriye, Filistin ile direk savaşan, Ürdün, Mısır ile her an savaşma potansiyeli olan büyük bir savaş kapıda.

837 yıl önce Ceddimiz ve Serverimiz Selâhaddîn-i Eyyûbî, Kudüs’ü Haçlı işgalinden kurtarmak için Kudüs surları önünde savaş karargahını kurmuş ve ümmetin bütün unsurlarını içerisinde barındıran ordusuna saldırı emrini vermişti.

12 günlük bir kuşatmadan sonra 2 Ekim Miraç Kandili gününe denk gelen cuma gününde Kudüs’ü özgürlüğüne kavuşturmuştur.

Bu tarihten 5 gün sonra 7 Ekim’de ise Aksa Tufanı bir yılını geride bırakarak 2. Yılana girecektir.

İnşallah bütün bu süreç Kudüs’ün ve ümmetin özürlüğüyle sonuçlanacaktır.