Müslümanlar için üç haremden biri olan Mescid-i Aksa, işgalci Siyonistlerin tahakkümü altında.

Siyonistler, Kudüs’ü Kudüs yapanın da Mescid-i Aksa olduğunun farkındalar. Başkenti Kudüs olan devletlerini ilan etmek için gün sayıyorlar.

Aksa’yı bir oldubittiyle işgal etmek için fırsat kolluyorlar.

Son yüzyıldır İslam coğrafyasına yönelik bütün çaba ve gelişmelerin tek bir hedefi var. Başkenti Kudüs olan Siyonist devletin kurulması.

Osmanlı’nın parçalanması, bakiyesi olan topraklarda onlarca suni devletin kurulması, Türkiye dâhil hiçbir devletin Osmanlı mirasına sahip çıkmaması, Ümmetin bayraktarlığını yapacak yeni bir devlet ve gücün ortaya çıkmaması, Müslümanların maddi alanda gerilemesi, manevi alanda İslam’la olan bağların zayıflatılması, kardeşlik şuurunun zayıflatılması, ulusal devletlerin kutsanması ve Müslümanların birbiriyle savaştırılması…

Bütün bunlar ve daha fazlası Siyonist işgal rejiminin güvenliğini teminat altına almak için yapıldı ve farklı adımlar atılmaya devam ediliyor.

Son dönemlerde ümmet coğrafyasındaki devletlerin Müslüman, vatansever, onurlu ve şahsiyetli yöneticilerin tasfiye edilmesi yetmemiş olmalı ki var olan devletler de tasfiye edilmeye başlandı.  Ki ortada bir devlet ve yapı olmasın..

Etrafı İslam coğrafyasıyla çevrili, Müslüman halklar ve ülkeler tarafından düşman olarak kabul edilen ve tanınmamış bir yapının ayakta kalma şansı olmayacağının farkındalar.

Öyle bir şey yapılmalı ki; Siyonist uru vücut (ümmet) tarafından normal görülsün, vücut bu urla savaşmayı durdursun.

Bunun için de İslam ülkelerine baskı ve şantajla,  tehdit ve ambargolarla, ekonomik ve siyasi vaatlerle ‘normalleşme’ adımlarını atmaya zorlandılar.

Daha önce bu ihanete hevesli olan bazı ülke yöneticileri bu ilişkiyi kapalı kapılar ardından ve gizli bir şekilde yaparlarken bunu aleni bir şekilde yapmaya başladılar. Halklarından ve ümmet genelindeki Müslümanlardan çekinmeseler bunun alasını yapacaklar.

Normal şartlarda Aksa’ya saldırı ve baskınlar, siyonistlerin Filistinlilere yönelik saldırı ve katliamları olurken İslam ülkelerinin başkanları ve yöneticileri bunu kınar, Siyonistlerle olan görüşmeler askıya alınırdı.

Ama maalesef bu da kalmadı. Kudüs ve Filistin topraklarında yeni işgal planları devreye sokulurken, her gün Aksa’ya Siyonistlerin baskın ve işgalleri olurken işgal rejiminin eli kanlı elebaşlarıyla görüşmeler yapılmakta, aynı fotoğraf karesine girilmekte, karşılıklı ziyaretleşmeler ve ortak atılacak siyasi ve ekonomik adımlardan dem vurulmaktadır.

Şu bilinmeli ki Siyonistlerden dost olmaz, müttefik olmaz, arkadaş çıkmaz. Kanları, etleri, kemikleri Filistin halkının çalınan mallarıyla beslenmektedir.

Petrol ve doğalgazları, yer altı ve yer üstü bütün zenginlikleri, çalınan ve gasp edilen Filistinlilerin, ümmetin malı ve zenginlikleridir.

Siyonistlere parmağını veren elini kaptırır. Elini kaptıran kolunu, vücudunu kaptırır. Onurunu, izzetini ve her şeyini kaptırır.

Kudüs davasına sırt çeviren, onun özgürlüğü için mücadele etmeyen, işgali normal gören, işgalcilere hizmet edenleri tarih anmayacak, insanlık isimlerini unutacaktır.

Kudüs’ün işgalden kurtulması için çalışan, didinen, mücadele edenleri Allah bu dünyada aziz kılmış, ahirette de aziz kılacaktır.

Bunun en somut örneği Selâhaddîn-i Eyyûbî’dir.

Sadece dostlar değil, düşman dahi onu tanıyor ve takdir ediyor.

Batı dünyasında Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselamdan sonra en çok tanınan Müslüman şahsiyetin Selâhaddîn olması bunun ispatıdır.

Kudüs’ün Selâhaddîn tarafından Haçlı işgalinden kurtuluşunun 836. Yılını idrak ettiğimiz bugünlerde herkes durduğu yeri bir daha gözden geçirmelidir.

Yönünü, pusulasını Kudüs’e doğru çevirmelidir. 

Yönü ve pusulası Kudüs olmayan şahsiyette, yöneticide, yapı ve devletlerde hayır yoktur.