Her şey fıtratı üzere doğar ve tabii bir şekilde büyür, gelişir ve ilerler. Fıtrata aykırı ve rağmen bazı olay ve gelişmeler olsa da bu uzun süre devam etmez, ettirilemez.
Deprem fay hatları üzerinde yapılan çürük yapılar yıkılmaya mahkumdur. Dere yatağında inşa edilen binalar sele kapılmaktan kurtulamaz. Ateşi maşasız tutan el, yanıklardan kurtulamaz.
Siyonist işgal rejimi de kan, gözyaşı, katliam ve güçle kuruldu ve bu zorbalıkla ayakta kalmaya çalışmaktadır. Dünyanın birçok noktasından Yahudiler, işgal edilmiş Filistin topraklarında bir araya getirildi. Filistinlilerin toprakları üzerinde kan ve gözyaşıyla beslenen bu yapı, küfür cephesinin sınırsız desteğini arkasına alarak zorbalıkla devam ettirmeye çalışılmaktadır.
Böyle bir yapının ayakta kalması ve devamı, işin doğasına, fıtrat ve sünnetullaha aykırıdır.
Dışardan bir müdahale olmasa bu yapı kendi kendini yıkacak, bitirecektir.
Bu yapının ayakta kalması için dünyanın bütün imkanları seferber edildi.
Nükleer silahlar dahil, dünyanın en gelişmiş kara, deniz ve hava silahları hizmetine sunuldu.
Dünyanın en önemli istihbarat örgütleri ile desteklenen çok güçlü bir istihbarat ağı kuruldu.
BM, NATO dahil dünyanın en önemli uluslararası kurum ve kuruluşları hizmetine sunuldu, katliam ve cürümlerinin aleyhine tek bir karar kınama ve karar çıkmasına izin verilmedi.
Sosyal medya platformları dahil en etkili basın ve medya kuruluşları hizmetine sunuldu.
En güvenlikli yerleşim yerleri ve evler yapıldı. Bununla yetinilmedi, İstanbul kalesi ve Çin surlarından daha sağlam, muhkem ve teknolojinin bütün imkanları kullanılarak nitelikli duvarlar inşa edildi.
Kadın-erkek, genç-yaşlı farkı gözetilmeden bütün insanların eline silahlar verilerek askeri eğitimden geçirildi. Sınırsız, orantısız silah kullanma hakkı tanındı.
Bütün bunlara rağmen Siyonist rejim ve Yahudilerin kendilerini güvende hissetmelerine yetmedi. Korkuyu gözlerinden ve sinelerinden atamadılar. ‘Yok olma sendromu’nu yaşmaktan kurtulamadılar.
Filistin direnişinden gelen ilkel füzeler karşısında hemen sığınaklara kaçıyor, insanları kaçmasın ülkeyi terk etmesin diye havaalanlarını kapatıyorlar…
Bütün polis ve ordu harekete geçirilmesine rağmen elinde sadece bir bıçakla fedai eylemi yapan Filistinli karşısında paniğe kapılıyorlar.
İşgal rejiminin kendi içinde de ne kadar zayıf olduğu, geçen haftalarda ülkenin genelinde yapılan gösterilerde gördük. Rejimin güvenlik şefleri, bu tablo karşısında paniğe kapılarak ‘ülke güvenliği tehlikede, 1967 yılından beri en zor süreç’ diyerek yargı değişikliğinin askıya alma çağrıları yaptılar.
Son 3 aydır artan ve şiddetlenen gösteriler, işgal rejimini fena salladı. Siyonist rejimin Başbakanı Netanyahu’nun yargının yetkilerini kısıtlayan düzenlemesine karşın “İsrail demokrasisi”ni kurtarma çağırısıyla yapılan gösterilere yüzbinlerce kişi katıldı. Bazı anketlerde protestolara nüfusun yüzde 19’u katıldı.
Demokrasiyi Kurtarmaya çalışanlar yıllardır katledilen Filistinli çocuklar ve işgal için tek bir kelime etmediler.
Savunma Bakan Yoav Gallant, yargı düzenlenmesinin durdurulması için hükümete çağrıda bulunarak, “Ülke içindeki ayrılık, İsrail ordusuna ve savunma teşkilatına derinlemesine nüfuz etti. Bu, İsrail’in güvenliğine yönelik açık ve büyük bir tehdittir. Buna izin vermeyeceğim. (Askeri) sahadan sesler duyuyorum ve endişeleniyorum. İsrail toplumunda yaşanan olaylar ordunun ve savunma teşkilatının dışında cereyan etmiyor. Öfke, hayal kırıklığı ve korku duyguları daha önce hiç görmediğimiz boyutlara ulaştı’ diyerek korku ve endişeleri gözler önüne serdi.
Dışardan bakıldığında çok güçlü ve birlik ve beraberlik içerisinde olduğu zannedilen yapının ne kadar çürük, çakma, bütün debdebesine rağmen ne kadar zayıf, ayetin ifadesiyle ‘örümcek ağı’ndan ibaret olduğunu bir kez daha gördük.
Niye bu işgal rejimi yıkılmıyor, gücünü nereden alıyor, diye sorulursa, cevabı da Müslümanlar arasındaki ihtilaf ve bölünmenin bütün bu zafiyetleri örtbas ettiğidir.