Irak, son dönemlerde kaos ve çatışmalarda ölen insan haberleriyle tekrar gündeme gelmektedir. Irak’ın son yüzyılına bakıldığında sürekli kargaşa, kanlı yönetim değişikliklerinin eksik olmadığı görülecektir.
1920’de Osmanlı denetiminden İngilizlerin mandasına giren ülkede, 23 Ağustos 1921’de Mekke Şerifi Hüseyin Bin Ali'nin oğlu Faysal, ilk kralı olarak taç giydi. 1923’de bağımsızlığını kazandı.
14 Temmuz 1958’de Tümgeneral Abdülkerim Kasım ve Yüzbaşı Abdülselam Muhammed Arif tarafından düzenlenen bir darbeyle kraliyet devrildi. Irak cumhuriyeti ilan edildi. Arif başbakan oldu.
8 Şubat 1963’de General Kasım, Arap Sosyalist Baas Partisi'nce (ASBP) düzenlenen bir darbeyle devrildi. Arif devlet başkanı oldu. 18 Kasım’da Arif ve bir grup subay Baas hükümetini kurdu.
13 Nisan 1966’da Arif’in helikopterinin düşmesi ve ölmesi sonucu yerine abisi General A. Rahman Arif devlet başkanı oldu.
17 Temmuz 1968- Arif, Baas Partisi'nce düzenlenen bir darbeyle devrildi. General Ahmed Hasan El Bakr, devlet başkanı, yardımcılığına ise 31 yaşındaki Saddam Hüseyin getirildi. Bu adım Baas Partisinin 40 yıllık, Saddam Hüseyin’in 30 yıllık iktidarıyla sonuçlandı. Irak Saddam ile Saddam ismi Irak ile özdeşleşti.
Bu dönemde Baas rejiminin Kürtlere yönelik baskı ve asimile politikalarına tepki olarak Kürtlerle uzun yıllar yüksek ve düşük düzeyli çatışmalar yaşandı. Baas rejimi zor durumda kalınca Kürtlere haklarını verdi, güçlenince bu hakları zorla geri aldı.
16 Temmuz 1979’da Devlet Başkanı Bakr, istifa ederek yerini Saddam Hüseyin'e bıraktı.
11 Şubat 1979’da İran‘da İslam Devrimi gerçekleşti. Bu devrimin devamının Irak’ta olmaması ve devrimi yerinde boğma amacıyla 8 yıl sürecek İran-Irak savaşı başlatıldı.
Baas rejimi ve onun temsilcisi Saddam, ülkeyi tam bir diktatörlükle yönetti. Kürt, Arap, Türkmen, Sünni-Şii, demeyerek kendisine muhalif olan herkesi düşman olarak gördü. Kürtlere karşı Halepçe’de kimyasal silahları kullanma dâhil her türlü silahı kullandı. Kadın-çocuk demeden her türlü toplu katliam ve cinayeti işledi.
Ne Irak ne de İran’ın üstünlük sağlayamadığı bu kirli savaş, 20 Ağustos 1988’de BM tarafından oluşturulan İran-Irak askeri izleme grubu UNIMOG denetiminde ateşkes ilan edildi.
İran ile olan savaş sona erse de Saddam, rahat durmadı, durmasına izin verilmedi. Ve 2 Ağustos 1990’da Kuveyt’i işgal etti ve ardından ilhak ettiğini açıkladı.
BM, 660 sayılı kararı ile Irak'ın Kuveyt’ten derhal çekilmesini isteyerek Irak'a ekonomik yaptırım uygulamaya başladı. Aynı BM, 678 sayılı karar ile 660 sayılı kararın uygulanmasının sağlanması için 'gereken tüm yöntemlerin kullanılması’na yetki verdi. 6 ay sonra ABD öncülüğündeki askeri koalisyon 1. Körfez Savaşı olarak adlandırılan ve Irak için bir yıkım olan savaşı başlattı.
27 Şubat’ta Irak, Kuveyt’ten çekilerek ateşkes koşullarını kabul etti ve Irak’a yönelik ağır bir ekonomik ve askeri boykot uygulandı.
20 Mart 2003’de Irak’ın elindeki kimyasal silahlar bahane edilerek Irak’a karşı ABD öncülüğünde 2. Körfez Savaşı olarak adlandırılan savaş başlatıldı. Hava saldırılarının ardından kara harekâtı başlatıldı ve bir ay sonra Bağdat işgal güçlerinin eline geçti. Bu adım Baas rejimi ve Saddam yönetiminin son bulmasıyla sonuçlandı. Saddam yakalanarak çıkarıldığı mahkemede idam cezası aldı ve cezası infaz edildi.
Irak genelinde ABD işgal güçlerine karşı yıllarca devam eden gerilla savaşı ve baskılar sonucu ABD işgal güçleri, bazı üsler dışında ülkeden çekildi. Kürdistan bölgesi olarak adlandırılan bölgede Kürdistan Bölgesel Yönetimi kuruldu. Ülkede yeni anayasa düzenlenerek yürürlüğe kondu. Ülke aşama aşama Iraklılara devredildi. Ülkede genel ve yerel seçimlere gidildi.
Saddam’ın devrilmesi üzerinden yaklaşık 20 yıl geçti. Fakat ülke bir türlü istikrar ve huzura kavuşmadı. Ne Arap’ı ne Kürdü ne Türkmen’i ve diğer kesimleri ülkenin gidişatından memnun değil. Güvenlik, ekonomi, yargı, eğitim, sağlık ve ülkenin diğer sorunları çözüme kavuşturulmadı. Siyasi kargaşa, yolsuzluk, rüşvet sonlandırılmadı.
En son yapılan seçimlerde hiçbir parti tek başına hükümeti kurma sayısını yakalayamadı. Partiler arasında bir birlik ve koalisyon oluşturulamadı. Her partinin ve kesimin silahlı gücünün olduğu ülkede her ihtilaf ve tartışma maalesef silahlı çatışmaya dönüşebiliyor.
Bu durumun tek çözümü bütün tarafların geçmişten ders alarak sorun ve problemlerini şiddete başvurmadan kardeşlik temelinde çözüme kavuşturmalarıdır. Yoksa pusuda bekleyen işgalcilere alan açılmış olacak ve ülke Saddam dönemini arar hale gelecektir.