Basının ilgi odağı olan Ayşe Paşalı davasında katil kocaya müebbet hapis cezası verildi. Bildiğimiz gibi Ayşe Paşalı, kocası tarafından defalarca şiddete maruz kalmış, olay mahkemeye intikal etmiş ve en son kocası tarafından sokak ortasında katledilmişti. Basın ve kadın hakları savunucuları, Ayşe Paşalı`yı korumadığı için devleti kıyasıya eleştirmişlerdi.
Toplumda şiddete uğrayan sadece kadınlar mıdır? Elbetteki hayır. Zayıf ve güçsüz olanlar kendilerinden daha güçlü olanlar tarafından ezilmekte, sömürülmekte, haksızlığa uğratılmaktadır. Güçlü olan, yanına kâr kalacağını bilirse hiç çekinmeden kendinden daha zayıfı ezmekten çekinmemektedir. Devlet bir halkı ezmekte, devletin imkân ve olanaklarını kullananlar kendi çıkar ve menfaatleri için her türlü zulüm ve haksızlığı yapmaktadır. Bu şiddet döngüsü içerisinde kim kimi ezebilirse ezmektedir. Toplumun yarısını oluşturan kadınlar da zayıf ve korumasız olduklarından dolayı bu şiddetten nasibini fazlasıyla almaktadır. Belki kadının gücü yetse o da başkalarına ve kocasına şiddet uygulayacaktır. Ki nadir de olsa eşinden şiddet gören erkekler yok değil...
Bu genel şiddetin önüne nasıl geçilebilir, kadına yönelik şiddet nasıl sona erdirilebilir veya en aza indirilebilir?
Kadına yönelik şiddeti azaltmak ve ortadan kaldırmak için ‘Kadın Sığınma Evleri`nin açılması, polis korumasına alınması, mahkemelerin ağır cezalar vermesi sorunu ortadan kaldıramayacaktır. Aksine sorunu daha da büyütecek ve çıkmaza sokacaktır.
Ahlâki değerlerin erozyona uğradığı, basın – medyanın ve eğitim sisteminin aile kurumunu ortadan kaldırmak için adeta anlaştığı bir toplumda yaşıyoruz. Para, lüks, güç ve kuvvetin adeta ilahlaştırıldığı bir toplumda yetişen insanlar sorun ve problerini nasıl çözecekler? Zinanın, açık saçıklığın, içkinin ve gayri ahlâki yaşantının yaygınlaştığı bir ortamda aile kurumu nasıl ayakta kalabilir, manevi eğitim ve erdemden soyutlanan bireyler kendilerini nasıl muhafaza edeceklerdir?
Bir toplumu ayakta tutan aile kurumudur. Sağlam aileler de ancak sağlam bireyler tarafından teşekkül eder. Bu sağlam bireyleri yetiştirecek olan da maddi ve manevi donanıma sahip annelerdir. Eğer kadın sokağı mekân edinirse, asli görevinden ve güven altında olduğu yuvasından uzaklaşırsa o toplumun temeline dinamit koymuş olur. Ne toplum rahat eder ne de kadın aradığı huzuru ve şefkati bulur.
Seçim arafesini yaşadığımız şu günlerde tüm parti ve liderler seçmenlerden oy alabilmek için vaad üzerine vaadler sıralarken hiçbiri çıkıp da “ben Aile Kurumunu sağlamlaştıracağım, ahlâki dejenereye son vereceğim, erdemli, faziletli bir nesil yetiştireceğim” demedi. Vaadlerin hiçbiri maddiyatın ötesine geçmedi. Balıkesir`de başörtülü olduğu gerekçesiyle öğretmeni tarafından şiddete maruz kalan öğrencinin dramı siyasiler tarafından gündeme getirilmedi; basın-medya, olayı adeta geçiştirdi. Hâlbuki olay tam tersi olsaydı, başı açık olduğu gerekçesiyle şiddete uğramış olsaydı siyasiler seçim meydanlarından haykırır, basın günlerce olayı haber konusu yapacaktı.
Kadına yönelik şiddetin sona ermesi için toplumun tüm kesimlerine büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir.
İlkönce kadın; kadınlığının değerini düşürecek, itibarsızlaştıracak hareket, davranış ve yaşamdan kaçınmalıdır. Kadın, ailesinden uzaklaştırıldığı oranda ezilmiş, horlanmış ve değersizleştirildiğinin farkında olmalıdır. Zayıf haliyle kurtlar sofrasına düşerse kendisinin zarar göreceğini bilmelidir.
Erkekler ve eşler ise; Allah-u Tealâ`ın “Onlar (kadınlar) sizin elbiseleriniz, siz de onların elbiselerisiniz” fermanını ve Peygamberimizin “Kadınlar, Allah`ın sizlere emanetidir” sözünü gözönünde bulundurarak kadına gereken muamele ve korumayı göstermelidir. Kadına bir anne, evlat, bacı, feyza gözüyle bakmalıdır. Kadını, ihtiyacı bittiği an sokağa fırlatılacak bir meta olarak görmemelidir.
Toplumdaki alimler, kanaat önderleri, aydınlar, STK`lar; kadına yönelik şiddetin sona ermesi, ahlâki yozlaşmanın durması için olanca güçleriyle çaba sarfetmeli, devlet ve hükümetin bu yönde adım atmasını sağlamalıdırlar.
Kadın ve erkeğin iyilik üzere yardımlaştığı bir toplum temennisiyle...