İntifada, Halk Direnişi, İslami Direniş ve Mukavemet kelimeleriyle tanıdık HAMAS’ı.

Arapça Harakat al-Muqawama al-Islamiya (İslami Direniş Hareketi) kelimelerinin ilk harflerinin bir araya gelmesinden oluşmuştur.

İşgalci bir siyonist kamyonetiyle, Filistinli işçileri taşıyan araca kasten çarparak dört işçiyi öldürmesiyle sonuçlandı. Bu  katliam halkta büyük bir öfkeye sebep oldu. Bu öfke Filistin’in her tarafına yayıldı. Halk ellerindeki taşlarla silahlı siyonist asker ve araçlarına karşı mücadele başlattı. Filistin ve Kudüs davasında bir milat olan Birinci İntifada başladı ve HAMAS da 8 Aralık 1987’de kuruluşunu ilan etti. Fakat çalışmaların evveliyatı çok eskileri dayanmaktadır.

HAMAS, Mısır’da Hasan El-Benna tarafından kurulan Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) liderleri tarafından bir oluşum olarak kuruldu; ama kurucu lider, daha çocuk iken geçirdiği bir kazada başı dışında her yeri felçli olan Şeyh Ahmed Yasin olarak bilindi ve onun üzerinden tanındı. Felçli; ama çok iyi çalışan bir beyni ve insanları etkileyen bir hitabeti vardı. Konuşma ve vaazlarından Filistinlileri etrafında topladığı gibi işgalci Siyonistlerin de uykusunu kaçırmaktaydı.

Ahmet Yasin, çalışmalarında camiyi merkez edindi. Kadrolarını burada kazandı ve burada eğitti. FKÖ’nün tam tersi işgali ancak İslami bir mücadelenin sonlandıracağına inandı ve bunu savundu.  

Halkı her alanda kuşatan bir çalışma ortaya koydu. Halkın beynini doyurduğu gibi karnı ve midesini de doyurmaya çalıştı. Yeni neslin eğitiminden, genç kızlara çeyiz hazırlanması, gençlerin iş-güç sahip olmasına, aile içi sorun ve problemlerin çözümüne kadar sosyal hayatın her alanda varlık gösterdi.

Çalışmanın merkezi olan Gazze’de Filistin halkını ancak sosyalizm kurtarır düşüncesi gençler arasında popülerdi. Ki görüştüğümüz bir HAMAS’lı o dönem Gazze için ‘Küçük Moskova’ ifadesini kullanmıştı.

Cami merkezli, davet ve tebliğ ağırlıklı, ihlas ve fedakârlık üzerine inşa edilen çalışma kısa sürede meyvelerini vermeye başladı. Moskova gitmiş, yerine bir Medine gelmişti adeta. Şu anda ümmet genelinde camilerin en çok aktif ve faal olduğu yer, Gazze’dir dersek yanlış söylemiş olmayız. Camiler sabah namazlarında dahi cuma namazları gibi kalabalık olur. Bir Gazzeli kendini tanıtırken ‘ben filan caminin müdaviyim, cemaatindenim’ demesi artık adetten olmuş.

İstanbul’da zaman zaman görüştüğümüz bir Filistinli âlim ‘Yıllardır İstanbul’da kalıyorum. Kendilerini İslami hareket-cemaat mensubu olarak görenlerin camiye gitmemeleri, camiyle ilgili olmamaları beni çok üzüyor. Camisiz, İslami çalışma, davet ve tebliğ olmaz. Camisiz İslami çalışma olmaz…’ diyerek sitem ve endişesini ifade etmişti.

İşte HAMAS’ın camileri merkeze oturtmalarından dolayı Siyonist işgal rejiminin saldırı, katliam ve ambargolarına karşı durabildi. Kurucu lider Ahmet Yasin, her türlü tehlike ve saldırı riskine rağmen camiye giderdi.  Ta ki sahah namazını kıldığı camiden çıkarken şehit oldu.

Nüfusa oranla en çok Kur’an hafızı yetişen yer de Gazze.  Sadece bir proje kapsamında 40 bin hafız yetiştirildi ve bu çalışmalar farklı şekilde devam etmektedir.

İşte bu azim ve gayretle HAMAS durmadan çalıştı. Taşlar silahlara, silahlar füzelere dönüştü. Birler on, onlar yüzler ve binleri buldu. Taş atan minik çocuklar ve eller, füzeler üretmeye, askeri bölük ve taburları idaren eden komutanlara dönüştü.

Her türlü engelleme, imkânsızlık ve kara propagandaya rağmen ülke genelinde yapılan seçimlerde oyların çoğunu alarak tek başına iktidar oldu.

Kurucu lider Şeyh Ahmet Yasin ve diğer lider kadroları sürgünlere, zindanlara gönderildi, suikastlarla vücutları paramparça edildi ama dava sekteye uğramadı, durmadı, işgale teslim olmadı. Aksine her geçen gün dava ve direniş büyüdü, ilerledi. İlkel füzelerin yerini nokta atışı yapan ve Siyonistlerin en korunaklı karargâhlarını yerle yeksan eden güdümlü füzelere dönüştü.  

Ümmet genelinde Müslümanların sevgi ve teveccühünü kazanarak ümmetin iftiharı oldular.  

HAMAS’ın kuruluşun üzerinden 34 yıl geçti. Bu süre zarfında üzerin düşeni yapmaya çalıştı. Ama üzerine düşeni yapması salt kendi imkânlarıyla olacak bir durum değildir. Siyonist rejim, salt kendi gücüyle bu işgal ve katliamları yapmamakta.  Bütün dünya küfrünün hatta bazı İslam ülkelerinin de desteğini alarak zulüm ve katliamlarına devam etmektedir. Buna mukabil, bütün Müslümanlar HAMAS’a destek sunmalı, sahip çıkmalıdır. Destek satdece kavli dualarla değil, fiili dualarla, Kudüs davasını kendi davası görmelidir. İnşallah o zaman HAMAS, Kudüs ve ümmet kazanacaktır.