Bosna Hersek denilince hafızamızda acı anılar canlanmaktadır. Srebrenitsa katliamı, Drina Nehri, Mostar Köprüsü, BM Barış Gücü bünyesindeki Hollandalı askerlerin ihaneti, gözü dönmüş Sırp canilerin kadın çocuk demeden on binlerce Müslümanı kıyımı, ümmetin sessizliği karşısında Bilge Kral Aliya’nın çırpınışları…

Bütün bu acı olaylar hafızalarda taze iken Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Sırp Üyesi Milorad Dodik’in kendi ordusunu ve devlet kurumlarını kurmak istediğini açıklaması akıllara “Bosna Hersek’te 1992 koşullarına mı dönülüyor?” soru ve endişesini getirdi.

Bütün bu olay ve krizleri sebebi savaşı sonlandıran var olan siyasi statüyü belirleyen Dayton Anlaşmasıdır.

Anlaşma, 21 Kasım 19955’de ABD'nin Ohio eyaletindeki Dayton şehrinde bulunan Wright-Paterson Hava Üssü’nde paraf edildi ve 14 Aralık 1995'te Fransa'nın başkenti Paris'te Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegovic, Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Milosevic ve Hırvatistan Cumhurbaşkanı Franjo Tudjman tarafından imzalandı.

Bu anlaşma savaşı bitirse de ülkeye dünyanın en karmaşık siyasi sistemini getirdi. Emperyalistler, çözüm adına ‘çözümsüzlüğü’ dikte ettiler. Sürekli kaos ve çatışma çıkaracak, ‘deli gömleği’ni Bosna’ya giydirdiler.

Dayton ile birlikte;

 

 

 

Bu karmaşık yapıda, kanton, devletçik ve devlet düzeyinde 5 başkan (3'ü konsey üyesi), 13 hükümet başkanı ve 130'dan fazla bakan bulunuyor. Ülkenin sorun ve problemlerine çözüm bulma, dış politikada karar alma neredeyse imkânsız. Bütün konularda üç üyenin mutabık kalması gerekiyor.

Böyle karmaşık siyasi yapının yanında geniş yetkilerle donatılmış Bosna Hersek Yabancı Yüksek Temsilciliği bulunuyor. Aynı zamanda AB‘nin Bosna Hersek için Özel Temsilcisi görevini de üstlenen Yüksek Temsilciyi, BM Güvenlik Konseyi seçmektedir.

Dayton'un uygulanışını kontrol etmek, tarafların şikayetlerini değerlendirmek, sivil kuruluşların faaliyetlerini denetlemek ve koordine etmek gibi yetkilerinin yanı sıra Dayton'a aykırı davranmaları durumunda Devlet Başkanlığı Konseyi üyeleri de dahil devlet yetkililerini görevden alma hakkını da elinde bulunduruyor. Yüksek Temsilci, şu ana kadar çerisinde bakan, milletvekili, hakim ve yargıcın da olduğu yüzlerce yöneticiyi görevden almış.

Bir siyasi yapıyı işlemez, sorun ve kriz çıkarsın diye inşa edilirse ancak böyle bir sistem inşa edilir.

Bosnalı akademisyen Dzemaludin Latic'in "Uygulanması neredeyse imkânsız olan Dayton ile Bosna Hersek'e deli gömleği giydirildiği ve ülkenin sakat bir ülke haline getirildiği" ifadeleri anlaşmayı çok iyi açıklamaktadır.

Bu ‘deli gömleği’nin değişmesi için görüşme ve komisyonlar oluşturulsa da bir türlü değiştirilmedi. Müslümanlar yeni kurulacak anayasada haklarının korunması için bir Müslüman ülkenin garantör olmasını istemekteler.

Ülkedeki Sırplar, Sırbistan devleti ve Rusların da desteğiyle ülkeyi Sırbistan ile birleştirmenin altyapısını oluşturmak için yasal ve yasal olmayan bütün yolları denemekte. Sırp lider, Dodik, arkasındaki Sırp ve Rusların da desteğine güvenmekte, 7 AB üyesi ülkeni kendilerini desteklediğini iddia etmekte.

Açıkçası Sırplarla birlikte bütün Batı ve küfür dünyası Balkanlarda bir İslam ülkesi istemiyor.  

Balkanlarda her an her şey olabilir. Müslümanlar hassaten Türkiye, tarihsel arka plan, coğrafik ve stratejik açıdan burada bir oldubittiye izin vermemeli. Her platformda Müslümanların yanında durmalı ve bunu aşikâr etmelidir. Bosna Hersek Müslümanlarının özgür ve bağımsız, haklarının garanti altına alındığı bir siyasi yapı için çaba göstermeli, bu konuda garantör sıfatını elde etmelidir. Bilge Kral Aliya, vefatından önce Bosna Hersek’i, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a emanet ettiği de hatırlanırsa Türkiye’nin bu konuda görev ve sorumlulukları çok fazladır.