İmtihan olmasaydı ‘elmas ruhlu Ebubekir ile kömür ruhlu Ebu Cehil’ birbirinden ayrılmayacaktı.  

Hikâyesini vereceğim Salah Mustafa Atıyye de elmas ruhlu insanlardan biri… Yaratılış gayesine göre davranmış ve elmas ruhlu olmayı hak etmiş.

Mustafa, Mısır’ın başkenti Kahire’ye 120 km uzaklıkta Tafahna el Eşraf köyünde fakir bir ailenin çocuğu olarak 1947’de dünyaya gelir. Fakir ve yoksulluk içerisinde olmasına rağmen okur ve ziraat mühendisi olur. İnançlı ve idealist sekiz arkadaşı ile topluma faydalı olmaya karar verirler. Yoksul toplumda faydalı olmanın yolu karınları doyurmak, insanlara ekmek kazanabilecekleri alanlar açmaktır.

Köyde bir tavuk çiftliği kurmaya karar verirler. Bunun için 2500 pound sermaye gereklidir. Herkes elindeki bütün mal ve birikimi toplar ve 250’şer pound toplarlar. 9 ortak tamam ama geriye bir ortak kalmıştır. Bütün arayışlara rağmen 10. Ortağı bir türlü bulamazlar.

Ya dokuz kişi ile yola devam edilecek ya da hayalleri suya düşecek.

Projenin fikir babası Mustafa, günlerce düşünür ve sevinçle ortaklarının yanına döner. ‘Onuncu ortağı buldum. Allah… Bizim onuncu ortağımız olacak’ der. Bütün ortaklar bu fikri kabul eder ve Allah’ın hissesi resmiyete işlenir.

İhlas, dua ve büyük heyecanla 1974’de tavuk çiftliği kurulur.

‘Onuncu ortak’ın yardımı ve bereketi her alanda kendini gösterir. Çok değil bir yıl sonra şirket umulmadık bir şekilde kar eder. Küçücük sermayeleri katlanarak büyür.

 Ortaklar, onuncu ortaklarının kar hissesiyle köylerine 35 yataklı bir hastane ve bir okul yaptırırlar.

Bu gelişmeden hem ortaklar hem de köylüler memnundurlar. Mustafa, ortaklarını toplar ve şunları söyler:  “Projemiz Allah'ın izni ile bugünkü seviyesine vardı. Şüphesiz bu başarı ve bereket onuncu ortağımız olan Allah(cc)'ın lütfu. Bu durumda bize onuncu ortağımızın hissesini yüzde 20'ye çıkarmak düşer."

Bütün ortaklar bu teklifi kabul ederler.  Onuncu ortak artık şirketin beşte birine ortaktır, bereketi ve yardımı da iki katına çıkmıştır.

Şirket, her geçen gün büyüyor, şirket büyüdükçe onuncu ortaklarının da hissesi büyüyordu. 1984’e gelindiğinde Allah’ın hissesi yüzde elliye çıkarıldı. Bu hisseyle civar köylere okullar, hastaneler, yurtlar, camiler ve fabrikalar yapılmaya başlandı.

Mustafa, yönetim kurulunu topladı. Tarihe ve insanlığa düstur olabilecek şu konuşmayı yapar.

 “Hepimizin de şahit olduğu üzere Allah(cc)'ın hissesi arttıkça işletmemiz de büyüyor… Başarının ve büyümenin bizden olmayıp bilakis onuncu ortağımız olan Allah'ın (c.c) lütfu olduğunu biliyoruz. Bu nedenle şirketi beytülmal yapmayı teklif ediyorum…" Diğer ortaklar da Mustafa kadar ihlaslı ve Allah ile ortaklığın bereketini görmüşlerdi. Ve şirketin vakıf olmasına karar verildi.

Şirket artık vakıftı. Bu da daha fazla kâr ve bereket demekti. Kurulan vakıf, farklı alanlarda halka hizmet vermeye başladı. İş kurmak isteyenlere sermaye, evlenmek isteyenlere çeyiz, gençlere okumaları için burs, fakir ve yoksul halkın istihdam edildiği alanlar açar.

Fakirlik ve geri kalmışlığın en büyük nedeninin cehalet olduğunu bilen ortaklar kendi köylerine bir üniversite kurmaya karar verdiler. Yetkili mercilere başvuran vakıf, köye ulaşım imkânı olmamasından başvuru red edilir.  

Vakıf buna da bir çözüm bulur. Devlete hiçbir külfet getirmeden kendi köyleri ile en yakın demiryolu istasyonu arasında yol yapılacak. Ve bu yapılır.

Mustafa bununla da yetinmedi. Yönetim kurulunu toplayarak şu tarihi kararı açıkladı.

“Bizzat şahitlik ettik, mülkün de, zaferin de sahibi Allah(cc). Bugünden itibaren tüm hisselerimizi O'na devrediyoruz… Biz O'nun şirketinde, O'nun işçisi oluyoruz. Ya Rabbi, bizleri senden başkasına muhtaç etme."

Mustafa Atiyye’in kurmuş olduğu bu vakıf,  onlarca fabrika, yurt, hastane  ve 4 tane üniversite kazandırdı. Üniversite okumak için dışardan gelen otuz bin öğrencinin tren bilet masrafını ve yurt masraflarını halen karşılıyor.

Mustafa 11 Ocak 2016’da onuncu ortakları  olan Alah’a kavuştu. Cenazesine tam bir buçuk milyon insan katıldı. Allah rahmet eylesin.

Günümüzün girişimcileri, fabrikatörleri, şirket ve sermayedarları! Gelin kendinize kapitalist kan emicileri değil, Mustafa Atiye’yi örnek alın. Fakir ve yoksul halkımızı emperyalistlerin pençesinden kurtarın. Hem dünya hem de ahiret saadetini kazanın.