İnsanoğlu iki boyutlu, zülcenaheyn/çift kanatlıdır. Madde ve ruh. Balçık ve Allah’ın kendi ruhundan üfürmesi. Hayvani boyut ve meleki boyut. Eşref ve esfel…
İki boyutlu olmak yaratılmışlar arasında insana mahsustur. Allah Teâlâ halifesi olan insana bu iki özelliği birlikte bahşetmiştir. Melekler yalnızca manevi, ruhani boyut ile hayvanlar ise maddi boyut ile sınırlıdır.
Bu özelliğiyle meleklerin dahi ulaşamadığı derecelere ulaşırken aynı zamanda hayvanlardan daha aşağı bir derekeye düşebiliyor. Bu yönlerden yalnız biri tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Melekler yaratıldıkları andan itibaren yemeden, içmeden, uyamadan Allah’a sürekli ibadet ve taatte bulunduğu halde insanoğlu eksik ve noksanlıklarına rağmen meleklerden daha üst derecelere çıkabilmektedir.
İnsanoğlu bu iki yönünü besleyebildiği ve dengeli bir şekilde yürüttüğü oranda ilerleyerek hayvani boyuttan kurtulup, üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirecektir.
Allah’ın gönderdiği resul ve elçiler, din ve kitapların tümü bu dengeyi sağlamak içindir. İnsanoğlu fıtratı gereği yemek ve içmek, uyumak ve dinlenmek, evlenmek ve çoğalmak zorundadır. Bunlar olmadan yaşayamaz ve neslini devam ettiremez. Bunun yanında dünyadaki düzen ve intizamı, barış ve huzuru sağlamak için mücadele etmekle de mükelleftir. Bunu yapması için de cesaret ve öfkeye muhtaçtır. Kötülükler karşısında sinirlenip öfkelenmeyenin cesareti de olmaz, zalimlere karşı gazaba da bu boyut ağır basar ve yeryüzünde fesat hâkim olur.
Bugün dünya genelindeki zulüm ve haksızlıklar, savaş ve çatışmalar, masum insanların öldürülmesi, şehir ve yerleşim yerlerinin harabeye dönmesi, bir grup insanın lüks ve sefa içinde yaşarken geriye kalan çoğunluk kısmının açlık ve sefalet içinde yaşaması bu dengenin bozulmasındandır.
Bu dengenin sağlanması, terazinin iki kefesinin beslenmesiyle mümkündür. Vücut; beden, gıda ve yiyeceklerle beslenirken ruh da ibadet ve taatle, zikir ve namazla, oruç ve tefekkürle beslenmelidir.
Modern hayatın getirdiği sıkıntı ve zorluklar terazinin madde kefesinin ağır basmasına sebebiyet vermektedir. Ruh, gerektiği kadar gıda alamamaktadır.
İkinci gününe girdiğimiz Üç Aylar iklimi bu dengenin sağlanması açısından büyük bir fırsattır. Bazı mekânların diğer mekânlardan daha üstün kılındığı gibi bazı gün ve geceler de diğer zamanlardan daha üstün ve daha hayırlıdır. Bire on, bire yüz, bire bin, hatta bir geceye bedel bin aydan daha hayırlı olan vakit ve geceleri Üç Aylar kendisinde barındırmaktadır.
Peygamber Aleyhisselam Üç Aylar başladığında "Allah'ım, Recep ve Şaban aylarını bizim için mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına kavuştur" diye dua ederdi. Üç Aylar’ın değer ve kıymeti Ramazan ayından, Ramazan’ın kıymeti içerisinde barındırdığı Kadir Gecesinden, Kadir Gecesi de vahyin nazil olduğu anı içerisinde barındırdığındandır.
Bu manevi iklimi; arınma ve temizlenme, eksik ve noksanlıkların giderilmesi, var olan haslet ve güzelliklerin kemale ermesi, ileriye dönük atılımların yerine getirilmesi için ilahi bir eğitim programına dönüştürmeliyiz. Her geçen an ve zamanı büyük karlarla kapatmalıyız.
Peygamberimizin dua ettiği gibi biz de ‘Allah'ım, Recep ve Şaban aylarını bizim için mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına kavuştur’ diye dua ediyoruz.
Üç Aylar ve Regaip Kandilinizi tebrik ediyorum…