Fransa, Batı ve Orta Afrika’yı asırlarca sömürdü ve sömürmeye devam ediyor. Bu sömürüyü çok sistematik olarak yürüttü. Askeriyle, misyoneriyle, sosyolog, tarihçi ve psikoloğuyla; ekonomisinden eğitimine, dilinden kültürüne, inancından değer yargısına, giyim kuşamından damak tadına kadar… ne varsa sömürdü. Ama hiç bir zaman bağımsız ve özgür olmalarına izin vermedi. Bu sömürgeleri iyi idare edebilmek için kabileleri ve halkları birbirine düşürdü. Birbiriyle savaşan Afrikalının aklına Fransa’nın sömürgesinden kurtulmak, özgür ve bağımsız olmak akıllarına dahi gelmedi. “Fransızca Konuşan Ülkeler Topluluğu”nu kurarak kendisiyle bağlarını koparmasına izin vermedi. En çok Fransızca konuşan kıta Afrika Kıtası. Gariptir, 54 ülkeden 27’sinini resmî dili Fransızcadır.

Bunun yanında bağımsızlık için mücadele edenleri de büyük katliam ve suikastlarla ortadan kaldırıldı.  Bu sömürgeci ruh Afrikalılarda nesilde nesile devam etti. Öyle ki Fransız sömürgesi altında özgür ve bağımsız olduklarını iddia edecek duruma geldiler. Bağımsızlık için çalışan ve bedel ödeyenlere karşı “AvroAfrikacılık” fikriyatı ortaya çıktı.

PanAfrikanizm Kongresinin Başkanı Blaise Diagne “Biz Fransız yerlileri Fransız kalmak istiyoruz. Çünkü Fransa bize her türlü özgürlüğü vermiş, hiç ayırt etmeden bize kendi çocukları gibi muamele etmiştir. Hiçbirimiz, bazılarının istediği gibi, Fransız Afrika’sının sadece Afrikalılara bırakılmasını istemiyoruz…’ Senegal’in Cumhurbaşkanı koltuğuna 1960-80 yıllarında oturmuş Leopold Sedar Senghor, ‘Senegal için en uygun ve arzulanan yol Fransız İmparatorluğu içinde bir birliktir. Sömürge sorunu bir taşra sorunudur’ diyecek kadar sömürüyü içselleştirmiştir.  

Fransa, çok kanlı bir dönemden sonra göstermelik olarak Afrika’dan çekilmiş olsa da halen sömürmeye devam ediyor. Bundan vazgeçme emareleri de gözükmüyor.

Bu sömürge ülkelerinde halen kamu alımları ve kamu ihalelerinde Fransız şirketleri öncelik hakkına sahiptir. Fransa’nın izniyle ancak başka bir ülkeye ihale verilebilir.

1961’den beri Benin, Burkina Faso, Gine-Bissau, Fildişi Sahili, Mali, Nijer, Senegal, Togo, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo-Brazzaville, Ekvator Ginesi ve Gabon’un ulusal rezervleri Fransa’nın elindedir ve yılık 500 milyar dolar kazanç elde etmektedir.

Son yıllara kadar bir Afrikalı dünyanın diğer ülkesine gitmek istediğinde Air France’la veya British Airways’le gitme dışında şansı yoktu.  

Ülkelerin ekonomik varlığı olan su, elektrik, telefon, ulaşım, liman, büyük bankalar, hizmet sektörleri, ticaret, inşaat ve tarım alanları Fransızların elindedir.

Gerek birinci gerek 2. Dünya Savaşında yüz binlerce Afrikalı Fransa Ordusunda savaşmış, halen asker ihtiyacı Afrika’nın geçlerinden sağlanmaktadır.

Gerek Fransa’da, gerek sömürdüğü ülkelerdeki Müslümanları dinlerinden koparmak için kendi kontrolünde İslami okullar açmakta, Fransız tipi İslam modelini oluşturmaya çalışmaktadır. Son dönemlerde İslam ve Müslümanlara yönelik düşmanlığın bayraktarlığını Fransa yapmaktadır.

Fransa, Frank para birimini bırakalı yıllar olmasına rağmen Afrika’da halen kullanılmaya devam ediliyor. Afrikalının kullandığı franklar, Fransa’nın Lion şehrinde basılmaktadır.

Afrika Finansal Topluluğu (CFA) antlaşmasına göre üye her Afrika ülkesi, Merkez Bankası döviz rezervlerinin en az yüzde 85’ini Fransız Merkez Bankasındaki “işletme hesabında” tutmakla yükümlüdür. Bir yılda bu paranın sadece yüzde 15’ine erişim izni var. Daha fazlasına ulaşım Fransa’nın izniyle ancak mümkündür.

İşte, böylesine bedava kaynaklardan vazgeçmek,  geçmişi kirli olan Fransa gibi bir sömürgecinin yapacağı türden bir iş değildir.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, 2017 yılında, adaylığı sırasında ülkesinin Cezayir'i sömürgeleştirmesini, "insanlığa karşı işlenen suç" olarak nitelendirmiş, bu da Fransa’nın sömürgeci geçmişiyle yüzleşeceği beklentisine sebep olmuştu.

Geçen yıl temmuz ayında Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun Fransa'dan resmi bir özür beklediklerini ifade etmişti.  

Dört gön önce 20 Ocakta Elysee Sarayı'ndan yapılan açıklamada, Fransız Cumhurbaşkanı Macron'un, ülkesinin sömürge geçmişiyle ve yapılan yanlışlarla yüzleşmesi gerektiğini savunduğu, ancak Cezayir'den bir özür ya da af dilemenin söz konusu olmayacağı açıklaması yapıldı.

Anlaşılan o ki, Fransa, sömürülen halkları rahatlatmak, kendilerine karşı oluşan nefreti azaltmak için süslü sözler söylese de Afrika kıtasını sömürmeye devam edecek. Fransa ne özür dileyecek ne de sömürgeci geçmişiyle yüzleşecek…