Cezayir denince aklıma hep Fransa’nın barbarlığı, zalimliği ve işgal döneminde soykırıma varan katliamları gelir. Katliam ve soykırım salt insanlara karşı yapılmadı. Cezayirlinin inancına, diline, kültürüne, örf ve âdetine, hayvanına, dağına, toprağına, havasına, suyuna… kısacası Cezayir’e ait olan her şeye karşı yapıldı.

Bu katliam ve soykırım Fransız işgaliyle 1832’de başlamış ve 1962’ye kadar devam etmiştir. Bağımsızlıkla birlikte fiili işgal bitmiş olsa da sömürü ve hegemonya tamamen bitmiş değildir.

İşgalci Fransa’nın bir defada yaptığı katliamların en büyüğü 8 Mayıs 1945’de yapılmıştır.

Fransa, 2. Dünya Savaşında Almanlar karşısında yenilmiştir. Fransa, başkenti Paris dâhil işgal edilmiştir. Cezayirli gençlerin Almanya’ya karşı savaşmaları karşılığında Cezayir’e bağımsızlık sözü verilir. Cezayirli gençler, Fransa’nın kurtuluşu için Almanlara karşı savaşır. Bu gençlerin yaptıkları fedakârlık ve Fransa’nın Alman işgalinde kurtulmasındaki rolü ile ilgili pek bir şey bilinmiyor. Bu gençlerin mücadelesi olmasaydı belki farklı sonuçlar ortaya çıkacaktı. Nihayet Fransa, Alman işgalinden kurtulur. Bu olay Cezayir’de bayram havası yaratır. Her tarafta kutlamalar, şenlikler, gösteriler düzenlenir. Çünkü Fransa’nın kurtuluşu, Cezayir’in bağımsızlığı demekti.

İşgalcilerin ve zalimlerin sözlerine sadık kaldıkları, ahitlerine vefa gösterdikleri görülmüş müdür? İşgalci Fransa da verdiği sözü yerine getirmedi. Cezayir bayrağı taşıyan masum insanların üzerine işgalci Fransız askerleri tarafından acımasızca kurşunlar sıkılır. Köylerin, kasabaların üzerine uçaklardan ve savaş gemilerinden bombalar yağdırılır. Cadde ve sokaklarda hareket eden kadın, çocuk, yaşlı, genç, ayrımı yapılmadan herkese öldürülür. Kadın ve kızlar tecavüze uğrar. Hiçbir ahlaki,  vicdani ilke ve kural tanınmadan katliam günlerce devam eder. Herhangi bir kayıt tutulmadığından kaç kişinin katledildiği net olarak belli değildir. En iyimser rakamlarla 45 bin Cezayirli katledilmiştir. Cenazeler, şehir dışına açılan çukurlara gömülür. Nazilerden ders alan Fransızlar cesetlerin bir kısmını kireç fırınlarında yakar.

Bu olaylardan sonra bağımsızlık yanlısı liderlerden Mesali el-Hac ve pek çok kişi tutuklanır. Siyasi teşkilatların tümü kapatılır. Bu katliam, Cezayir halkının Fransızlara karşı daha çok tepki göstermesine sebep olur ve bağımsızlık yolunda onları daha da biler. Bunu bastırmak için de işgalci Fransızlar daha çok şiddete başvurur, masum insanlara karşı daha çok katliam yapar. Ta ki 1962’de Cezayir bağımsızlığına kavuşana kadar…

İşgalci Fransa, ne 8 Mayıs’taki katliamı ne de diğer katliam ve uygulanan soykırımı kabul etti. Bütün çağrılara rağmen soykırım ile ilgili ellerindeki bilgi ve belgeleri açıklamadı. Zalimlerin ortak tavrı olan kibir ve şımarıklıkla olanları hafife aldı, küçümsedi, sistematik olarak uygulanan soykırımı unutturmaya çalıştı. Cezayir halkından özür dahi dilemedi.

Zalimler yaptıklarını unutturmaya çalışsa da mazlumlar kendilerine yapılan zulmü asla unutmaz. Babasının, dedesinin, eşinin, oğlunun, sevdiklerinin ve yakın akrabalarının gözleri önünde vahşice öldürüldüğünü kim unutabilir? Onuruna, namusuna uzanan kirli elleri hangi onurlu insan unutabilir, hafızasından silebilir? Asla…

Günü gelince kendisine yapılanın hesabını elbette soracaktır ve soruyor da.

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, 8 Mayıs katliamının yıldönümünde yaptığı açıklamada işgalci Fransa’nın 132 yılda katlettiği toplam Cezayirli sayısının bilinenin aksine bir buçuk milyon değil, 5,5 milyon olduğunu, bunun da toplam nüfusun yarısından fazlasına denk geldiğini, bu suçların, temize çıkarma denemelerine rağmen zaman aşımına uğramayacağını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Tebbun’un bu açıklama ve çıkışı, salt bir konuşma ve öylesine söylenmiş sözlerden ibaret değildir. Bu çıkış, Cezayir’de Fransa hegemonyasının bittiğinin ve yeni bir dönemin başladığının da işaretidir.

İşgalci Fransa’nın Cezayir’de katlettiği bütün mazlumları, hassaten işgal ve sömürüye karşı onurluca savaşan önderlerden Emir Abdulkadir ve Abdulhamid bin Badis’i rahmetle yâd ediyoruz.