Corona virüsüyle mücadele ettiğimiz bu dönemde Rahmet ve bereket ayı olan Ramazanın üçüncü gününü idrak ediyoruz. Fert, toplum, ümmet ve insanlık adına maddi ve manevi temizlik, arınma ve ilerlemeye vesile olur inşallah.

Dünyanın ana gündemi corona olmaya devam ediyor.

Corona, şu ana kadar hayatımızda birçok alışkanlığı değiştirdiği gibi dünya genelinde de var olan sistem ve düzeni değiştirecek gibi. Daha önce bir ülkenin etkinlik ve gücü analiz edilirken sahip olduğu uçak, gemi, nükleer silahlar, petrol, sanayi ve teknolojisi baz alınırken şu anda sağlık altyapısı, kendine yetebilir tarım ve gıda kapasitesi, ürettiği maske ve medikal malzeme verileriyle ölçülmektedir.

Düne kadar ‘süper güç, küresel güç, bölgesel güç’ sıfatlarıyla tanımlanan devletler yoğun bakım ünitesine girmişçesine can çekişmekte, kendilerine uzatılacak bir yardım elini beklemekteler.

Devletlerin yaşadığı durumu uluslararası kurumlar da yaşamakta.

193 üye devleti içerisinde barındıran BM, zenginler kulübü G-20, kriterlere göre üye alan AB, askeri gücüyle dünyayı titreten NATO’dan ses seda yok. Birbirleri için savaşacak, ölecek olan müttefikler birbirlerini aldatmakta, birbirlerine ait maske ve medikal malzemeleri eşkıya edasıyla havaalanlarının hangarlarında çalmakta, satılan mala daha fazla para ödeyerek günümüzün haramilerini oynamaktalar. Fransa’nın Çin’den sipariş ettiği milyonlarca maske ve medikal malzeme havaalanında Fransa’ya gitmek üzereyken ABD daha fazla para vererek kendi ülkesine götürürken, Almanya’ya ait 6 milyon maske Kenya havaalanında kayboldu.

Ne kadar medeni ve insancıl olduklarını göstermek için kıyıya vurmuş balinaları kurtarma çalışmalarını kameralar önünde günlerce dünyaya servis eden Batı, yaşlanmış anne-babalarını kurmuş oldukları sözde huzur evlerinde ölüme terk ettiler. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Ofisi Başkanı Doktor Hans Kluge, kıtada yaşanan koronavirüs kaynaklı ölümlerin yarısının huzur evlerinde gerçekleştiğini açıkladı.

Dünya ve insanlığın karşı karşıya olduğu tehdit ve tehlikeleri bertaraf etmeyi, dünya barışını, güvenliğini, sosyal ilerlemeyi, yaşam standartlarını yükseltmeyi, insan haklarını desteklemeyi ve dostane ilişkileri geliştirmeyi amaçlayan kuruluş olarak kendini tanımlayan BM, yerle yeksan oldu.

Bugünlerde isminin en çok duyulması gereken kurum; ‘Dünya Sağlık Örgütü’ olmalıydı. Öyle ki açıklama yapacağı saatlerde bütün haber kanallarının canlı yayın yapması, bütün insanlığı pür dikkat ekranların başına toplaması gerekirdi. Ama maalesef skandallarıyla gündeme gelmektedir. Paraya en çok ihtiyacı olan bir dönemde ABD, verdiği ödeneği kesti.

BM’nin en üst yöneticisi olan Genel Sekreterinden ses seda yok. Bir şey yapamasa da ekranlara çıkıp çırpınmalıydı. Ortaokul yıllarında televizyonumuz yokken, medya ve basın bu kadar gelişmemiş olduğu halde o dönemin Genel Sekreteri olan Perez de Cuellar (1982-1991 yıllarında BM Genel Sekreteri) ismini herkes ezberlemiş ve halen hatırlıyorum. Şu anki sekreterin ismini bilmesi gerekip de bilen kaç kişi var?

Elbette BM, daha önce çok adildi, güvenilir, bütün ülkelere eşit mesafedeydi demek istemiyorum. Ama bu durumdan daha aktif idi. Kuruluşundan sonra insanlığın en büyük sıkıntısıyla karşı karşıya olan BM, tam anlamıyla sınıfta kaldı.

İslami İşbirliği Teşkilatına değinmeye gerek görmüyorum. Kudsi ve ulvi amaçlar için kurulmuş olan bu teşkilat, corona öncesinde de kendisinden bekleneni yapmaktan acizdi. İnşallah var olan sıkıntılar, kendisine duyulan ihtiyaç ve insanlığın içinde olduğu boşluğu görür de amaçları doğrultusunda hareket eder.

Eşit, adil ve güvenilir olmayan, beş emperyalist ülkenin menfaat ve çıkarını korumaktan başka iş yapmayan BM ile insanlık ve dünya yola devam edemez, etmemeli. Mevcut yapısı ile dünya barışına, küresel adalet ve huzura hizmet etmesi mümkün değildir. Yapısının ve karar mekanizmasının değişmesinin tam sırasıdır.

Bunun için;

- Daimi üyelik sıfatının tamamen kaldırılması.

- Her kıtanın ve inancın nüfus yoğunluğuna göre nisbî bir şekilde temsil edilmesi,

- On beş üyeli konseyin tüm üyelerinin belli bir süre için seçilmesi,

- Hiçbir üyenin veto yetkisinin olmaması, kararların çoğunlukla alınması adalet ve hakkaniyete en uygun çözümdür.

İnşallah corona, insanlığa bu fırsatı ve başka hayırlı fırsatları da verir.