Askerlikte bir kural vardır: ‘Düşman senin menziline girmişse sen de düşmanın menziline girmişsindir.` Bir kara parçası denizin içine uzanmışsa aynı zamanda deniz de karanın içine uzanmıştır. Böylece karşılıklı yarım ada ve körfezler oluşur. Bu kural, sosyal hayatta da geçerlidir. Arkadaş olan veya toplumla ilişkiye geçen şahıslar -ister bilinçli ister bilinçsiz karşılıklı birbirlerini etkiler.
Bir cemaat, hareket, halkla veya farklı gruplarla ilişkiye geçerken veya içine sızarken aynı zamanda kendisi de karşı tarafın etki ve sızmasına açık hale gelmektedir. Tüm devletler istihbarat çalışmaları yaparken aynı zamanda istihbarata karşı koyma tedbirlerini de aksatmadan uygular. Tüm hareketler, kendi fikir ve düşüncelerini halka aşılamaya çalışırken, karşı taraftan gelebilecek fikir ve düşüncelere karşı da kendi tabanını ve fertlerini eğitirler. Hastalık ve mikroplarla mücadele eden doktor ve hekimler hastalığın kendilerine bulaşmaması için azami derecede hijyen kurallarına uyarlar, yerine göre aşı yaparlar.
Müslümanlar 20. yüzyılın başlarından itibaren yaşadıkları coğrafyada etkin olmak, Allah`ın istediği yönetimi hâkim kılmak için değişik yol ve yöntemler uyguladılar. Kimi yerlerde şiddet yöntemleri ön plana çıkarken kimi yerlerde sistemlerin izin verdiği parti, dernek, vb. yollarla hedeflerine ulaşmaya çalıştılar. Parti ile İslam gelir mi, gelmez mi, İslami parti uygun mu değil mi, tartışmaları İslam âleminde yıllarca tartışıldı ve halen tartışılıyor. Cezayir`deki FİS, Arap ve Afrika ülkelerindeki İhvan kökenli partiler, Türkiye`de Necmettin Erbakan liderliğindeki Milli Selamet Partisi ve kısmi olarak Ak Parti tecrübesini göz önüne aldığımızda Müslümanların bu yolla bazı kazanımlar elde etmiş olsalar da nihai bir sonuç alamadıklarını görürüz. Elbette bu hareketlerin çıkış noktaları, amaç ve hedefleri, bulundukları coğrafyalarındaki şartlar, önce kadroların kişilikleri, yolda karşılaştıkları engeller, yaptıkları hata ve yanlışlar… Başlı başına birer araştırma ve tez konusu olacak niteliktedir. İlkelerinden taviz vermeden parti vb. yollarla işbaşına gelerek hedeflerine ulaşmış, dünya Müslümanlarına model olabilecek bir hareket veya parti hâlihazırda yok.
Sistemi değiştirmek için sistemin içine sızan, bu yolla partiler kuran, yerine göre sistem içerisinde önemli kadrolar işgal eden şahsiyet ve partiler, zamanla sistemin herhangi bir idarecisinden veya partisinden farklı davranmamakta, sistemin kendilerine sunduğu imkân ve olanaklarla sistemi değiştireceklerine var olan enerji ve emeği sistemin bekası için kullanmakta, sistemin günah ve hatalarına sahip çıkarak ömrünü uzatmaktalar. Diğer taraftan - kendisine bel bağlayan, ümit besleyen Müslümanları hayal kırıklığına uğratmakta, Müslümanların bu alanlardan tamamen çekilmesine, meydanın gayri İslami şahıs ve partilere bırakılmasına vesile olmaktadırlar.
Bu tehlike ve savrulma salt partiler için geçerli değildir. Dernek, vakıf, holding, TV, gazete, sistem içerisinde bürokrat olan hatta basit bir memur olan için de savrulma ve tehlikeler mevcuttur. Öğrenci iken İslami davanın hizmetkârı olan şahsiyetlerin; bir öğretmen, doktor olduktan sonra ‘Vatandaş Rıza` olduklarını şahit olmayanımız yok gibi. Hizmet sloganıyla Müslümanların paralarıyla, infak ve zekâtlarıyla kurulan TV ve kuruluşların kısa bir zaman sonra hangi derekelere düştüklerine şahit olmayanımız yok gibi.
Bu savrulma ve tehlikeler, legal alanda faaliyet yürüten şahsiyet ve kurumlarla sınırlı değildir. İllegal alanda mücadele vermiş, yerine göre silahlı mücadele vermiş cemaat ve hareketler için de bu tehlike geçerlidir. Siyer ve İslam tarihi bu örneklerle doludur. Ama haklı olarak sistemle legal alanda mücadele eden parti ve hareketler, illegal alanda mücadele verenlere göre daha büyük tehlikelere açıktır. Öncelikle oyunun kurallarını kendisi belirleme hakkına sahip değildir. Kendisine biçilen alanın dışına çıkamaz ve çıktığı anda illegalite damgası yiyerek tüm kazanımlarını kaybetmeyle karşı karşıya kalacaktır. Legal alanda elde ettiği kazanımları muhafaza edecek kadro ve imkânlara sahip de değilse kaderi tamamen düşmanının insafına kalmıştır. Dernek, vakıf ve diğer lokal kurumlara göre parti daha genel ve sistemle daha çok ilişki içerisindedir. Bundan dolayı dernek ve vakıflara gösterilmeyen endişe ve tepki partiye karşı gösterilmektedir. O zaman ne yapılmalı? Bu legal alanlardan Müslümanlar ya tamamen çekilecek, meydan tamamen gayri Müslümanlara kalacak veya Müslümanlar tüm tehlike ve sıkıntıları göğüsleyerek bu alana girecekler…
Bölgemizde yıllardır dernek çatısı altında hayırlı ve faydalı faaliyetler yürüten Mustazaflar, derneklerinin kapatılmasıyla hareketlenerek yerel seçimlere girme kararı aldılar. Yani bu alanı boş bırakmayarak bu alanda biz de varız, dediler. İstense de istenmese de, dillendirilmese de bundan sonrasının varacağı nokta parti olacaktı ve haklı olarak zihinlerde endişe ve sorular peş peşe gelecektir. ‘Bundan sonrası ne olacak, ilkelerden taviz mi verilecek, yoksa taviz verilmede yola devam mı edilecek?`
Bu tabanın Müslüman halka hizmet yolunda ödemiş olduğu bedeller, dernek ve diğer legal kurumlarda ilkeli duruşlarıyla şu ana kadar güven verdiler, takdir edildiler. Bütün bu durumlar tehlikenin olmadığı anlamına gelmez. Allah`ın peygamberleri ve salih kulları dahi kendi akıbetlerinden ve geleceklerinden emin olmamış, sürekli tedirginlik içinde olmuşlardır. Dolayısıyla Mustazaflar için de bu durum ve tehlike söz konusudur. Ki açıklamalardan anlaşılan kendilerinin de bu tehlikeyi iliklerine kadar hissettikleridir. Hareketin program ve öncü kadroları önümüzdeki günlerde daha yakından tanınacak müzakere etme ortamı olacaktır. Bize düşen hayırlı olsun demek, tehlikelerle dolu bu yolda dualarımızla destek vermektir. Mehmet EŞİN mesin@hotmail.com