Amerika, elindeki ekonomik ve askeri güçle bütün dünyayı zoraki kendi hegemonyasında idare etmektedir.  Kendini adeta dünyanın jandarma ve kabadayısı görmektedir. Nerede bir darbe, bir iç savaş ve kaos varsa ya önünde, ya arkasında, ya sağında, ya da solundadır. Ama bir şekilde illa içindedir.

Bu zorbalığı dünyanın dört bir tarafına kurmuş olduğu askeri, ekonomik ve sözde diplomatik kurumlarıyla sürdürmektedir.

Büyükelçilik ve konsoloslukları kendilerini o ülkede bir misafir olarak değil, oranın müstemleke valileri gibi görmekteler.

Her işe açıktan müdahale ederler. Bir kanun hazırlanırken, bir proje uygulanırken direk müdahil olurlar.   İstedikleri gibi gezer, istedikleri kişilerle görüşür, kendi çıkar ve menfaatlerini gözetecek hükümetleri kurar, buna muhalif davranan yönetimleri yıkarlar.

Venezuella devlet başkanı Nicolas Maduro’nun selefi Hugo Chavez, “ABD‘de darbe olmaz; çünkü sadece orada ABD büyükelçiliği yoktur” diyerek Amerika elçiliklerinin perde arkasındaki görevlerinin ne olduğunu, ne tür kirli işlerle alakadar olduğunu veciz bir şekilde ifade etmiştir.

Diğer kurum ve kuruluşlar da aynı misyon ve görevle o ülkededirler. Amerikan askeri üs ve merkezleri birer işgal gücüdür. Görevleri bulundukları ülkenin güvenliğini sağlamak değil, güvensizlik ve çatışma ortamı yaratmak,  hizaya gelmeyen ülkelerde askeri darbeler yaptırtmaktır.  

İncirlik üssünün Türkiye’ye yönelik herhangi bir saldırıyı engellediğine dair bir haber duydunuz mu? Aksine, bütün askeri darbelerde, ülkeye karşı tezgâhlanan bütün kirli işlerde İncirlik ismi vardır. 

En son 15 Temmuz Askeri Darbesinde darbenin komuta merkezi görevini görmüştür. Herhangi bir düşman ülkesindeki bir üs, böyle bir görev yürütse çoktan o ülkeye savaş ilan edilmiş olurdu. Ama Türkiye kendi topraklarındaki bu şeytani merkeze maalesef hâkim olamıyor, gereğini yerine getiremiyor.

Direk Amerika’ya bağlı olan farklı kurum ve kuruluşların yanında sözde bağımsız ve uluslararası kuruluşlar da aynı şekilde Amerika’nın zorbalığı altındadır.

Birleşmiş Milletler, NATO, IMF… Buralarda Amerika’nın istemediği tek bir karar çıkarılamamakta. BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden biri olması hasebiyle bütün dünya istese de o alınan kararı veto edebilmektedir. BM, Amerika’nın işlemiş olduğu zulümlerden dolayı bugüne kadar aleyhte tek bir karar çıkmamıştır.   Sadece o değil, Siyonist İsrail için de öyle.

Tabi her zorbanın da bir ömrü ve etki alanı vardır. Son yıllarda Amerika’nın bizzat içinde olduğu darbeler geri tepmektedir.

15 Temmuz Darbesi halk tarafından başarılı bir şekilde geri püskürtüldü.

İran’a karşı 30 yıldır yürütülen ekonomik ambargo istenilen sonucu vermedi. Sisi askeri darbesiyle İhvan Mısır yönetiminden uzaklaştırılsa yönetime en yakın güç.  

Yıllardır Venezüella’da yönetimi değiştirmek için yapılan baskılarla Chavez düşürülemedi. Halefi Maduro’ya karşı yürütülen onca baskı ve şiddete rağmen halen düşürülemedi. Bundan sonra ne olacak?

Amerika direk askeri müdahalede mi bulunacak? Bugünkü Amerika yeni bir Vietnam’ı kaldırabilecek mi?

Bütün bu gelişmeler Amerika’nın sanıldığı kadar güçlü olmadığı ve her geçen gün zayıfladığıdır. Temennimiz, ümmetin bütün zalimlere ölümcül darbeler vurması ve dünyayı adalet üzere idare etmesidir.