Sözde kadını ‘erkek şiddetten' koruyacak, kadına huzur ve mutluluk sağlayacak safsatasıyla hazırlanan ve 2012 yılında yürürlüğe giren 6284 Sayılı Kanun’un mağdurlarına her gün yeni mağdurlar ekleniyor.

Bu kanunun bırakın bizim inanç, ailevi gelenek ve göreneklerimizle uyuşması; İslami olmayan toplumlarda dahi uygulandığında büyük mağduriyetler yaşatacak bir yasadır.

Kocaları tarafından öldürülen, mağdur edilen kadınlar, yıkılan aileler, yetim ve öksüz, geriye kalan hayatını ya annesiz ya da babasız sürdürmek zorunda kalan çocukların veballerinin önemli bir kısmı bu yasanın uygulanmasının sonuçlarıdır.

Şiddet olsun olmasın, kadının şikâyeti, ‘sesini yükseltti, evine yeterli bakmıyor, psikolojik baskı uyguluyor’  gibi salt soyut beyanatlarıyla nice erkek evlerinden, çocuklarından uzaklaştırılmakta, kimisi yıllarca hapis cezası verilmektedir.

Her gün basın ve medyada bu mağduriyetler ile ilgili dramatik ve trajik pek çok hikâye düşmektedir.

Evliliğin temel amaçlarından biri de cinselliktir. Cinsel hayatın sağlıklı olmadığı evliliklerin yürüme şansı yoktur. Cinsellik alanındaki sorun ve problemleri çözmek için hastanelerde özel bölümler açılmış, akademik çalışmalar yürütülmektedir.

Aşağıya alacağım mağduriyet hikâyesi bu dramlardan sadece bir tanesidir. 

Her şey kadının bir yıllık evli olduğu kocasını ‘bana cinsel saldırıda bulunuyor’ diyerek mahkeme başvurmasıyla başlıyor. Bir erkeğin kendi eşine cinsel saldırıda bulunması nasıl bir şey ise, mahkeme bunu ciddiye alıyor. İddianame hazırlanıyor.

Savcının "Mağdura darp ve cebir olmaması, sanığın istikrarlı bir şekilde inkâra dönük savunmaları, tanıkların yani sanığın anne ve babasının olayları doğrulamaması" üzerine beraat istemesine rağmen Mahkeme 10. Duruşmada 'kadının beyanı esas' diyerek kocaya tam tamına 18 yıl 8 ay hapis cezası veriyor. Yanı kocaya, kendi eşine tecavüz ettiği gerekçesiyle tecavüzcü muamelesi yapılıyor.  Koca şu an Şanlıurfa cezaevindedir. Bu evlilikten bir çocuk var. Boşanma davası halen devam ediyor.

Şimdi bu karar ve kanun hangi toplumun aile yapısı, hangi gelenek ve görenekle, hangi inançla uyuşuyor? Hangi vicdan bu cezayı haklı bulacak?

Diğer taraftan buna benzer bir dava kısa bir süre önce İngiltere Yüksek Mahkemesinde görüldü.

20 yıllık bir İngiliz kadın, kocasının kendisine cinsel şiddet uyguluyor şikâyetiyle mahkemeye başvuruyor. Kadın adına, ‘Koruma Mahkemesi’ dava açıyor. Koruma Mahkemesi, mahkeme sonuçlanıncaya kadar,  mahkemenin tedbiri karar alınması ve kocanın kadına yaklaştırılmamasını istiyor.

Mahkemenin yargıcı Anthony Hayden, ‘Bir erkeğin karısıyla cinsel ilişkiye girmesinden daha bariz bir temel insan hakkı düşünemiyorum’ diyerek fıtratın sesine tercüman oluyor ve Koruma Mahkemesinin talebini reddediyor. Red etmekle birlikte bu meselenin daha etraflıca araştırılmasını istiyor.  

Biri Türkiye mahkemesi, diğeri İngiltere mahkemesi.

İki mahkemenin vermiş olduğu kararı karşılaştırarak, toplumumuz ve aile üzerine oynanan oyunların ne kadar büyük olduğunu anlayın.

Sözde ‘Aileye Koruma Kanunu’nun aileyi nasıl parçaladığını varın siz düşünün.

Aile, bir an önce bu sahte koruyuculardan kurtulmalıdır.