Ülkenin gündemi zaman zaman farklılık gösterse de değişmeyen tek gündem var.

Ekonomi…

İnsanların maişet derdi, zamlar, sebze ve gıdalardaki fiyat artışları.

Yerine göre kira fiyatları, yerine göre sebze meyvedeki fiyat artışları, yerine göre yiğidin muhtaç olduğu soğandaki artan fahiş fiyatlar.

Sebze fiyatları bütün uyarılara rağmen garip bir şekilde ha bire yükselmeye devam ediyor.

Cumhurbaşkanı, Ekonomi Bakanı, Tarım Bakanı, ilgili kuramların en tepesindekiler açıklama üstüne açıklama yapmalarına,  yerine göre tehditler, yerine göre müjdeler vermelerine rağmen fiyatlar bir türlü normal seyrine dönmedi. 

Dolar bahane gösterildi. İğneden ipliğe her şeye zam geldi. Dolar düştü ama fiyatlar düşmedi. Aksine zamlarla birlikte gramajlar da düştü.

Allah`ın bir lütfu keremi olarak topraklarımız bereketli ve geniştir. Çok az insana nasip olan bir coğrafyaya sahibiz. Güneşimiz, suyumuz, havamız, neredeyse sürekli dört mevsimin yaşanabildiği bir mekândayız. Her türlü sebze ve meyveyi fazlasıyla ürütecek-yetiştirecek imkânlar mevcut. Değil 80 milyon nüfusu, 180 milyonu ve daha fazlasını rahat bir şekilde besleyecek, doyuracak kapasiteye sahip arazilerimiz var.

Türkiye`yi en basitinden Hollanda ile kıyaslayacak olursak;

Hollanda, çoğu deniz seviyesinde veya altında olan, Konya ilinden biraz daha büyük toplam 41.543 km2lik topraklara sahip. 

Hollanda`nın 2016 tarım ihracatı, 85 milyar €. Hollanda`dan yaklaşık 20 kat daha büyük ve verimli topraklara, devasa işgücüne sahip Türkiye`nin toplam tarım ihracatı 17.1 milyar € dur.

Hollanda, bizim gibi topraklara sahip olsaydı neler yapmazdı? Bu rakamlarla tarım ihracatı en az 350 milyar € olurdu. Ki bu rakam 2018 yılı Türkiye bütçesinin yaklaşık 3 katı. (2018 Türkiye bütçesi, 751.299.656.000 TL)

Üç tarafımız denizlerle çevrili olmasına rağmen pazarlarımızda ucuz balık bulmakta sıkıntı çekiyoruz. Zaten kırmızı et desen orta direk diye tabir edilen halkın çoğunluğunun sofrasında yok. Bayramdan bayrama ancak görebiliyor.

AB ülkeleri ortalaması etin kilosu 4.5 dolar iken bizde en ez bir buçuk katı. Avrupa insanından daha mı zenginiz, hayır…

Dünyada yıllık et tüketiminde kişi başına 25 kg et ile 18. Sıradayız. Devasa nüfusları olan ABD, Rusya,  Çin, Güney Afrika gibi ülkelerin de gerisindeyiz. İlk sırayı 123 kg ile Hong Kong, 110 kg ile ABD, 100 kg ile Arjantin, 55 kg ile 14. Sırada olan Çin, devasa nüfusuyla tükettiği et ile bizi ikiye katlıyor.

Hâlbuki Türkiye, bir dönem dışarıya et ihraç ederken şimdi dışardan et almak zorunda kalıyor. Bu da ülkemiz ve insanımız açısından kabul edilebilir bir durum değildir.

Bütün bu istatistikler işlerin ters gittiği, bir yerlerde büyük yanlışlıkların var olduğunu gösteriyor.

Türkiye`de 3 bin 268 kişilik kontenjanıyla toplam 29 tane Ziraat Fakültesi var. Bu rakam AB`nin toplam ziraat fakültelerinden daha fazla. Piyasada on binlerce işsiz ve başka alanlarda çalışmak zorunda kalan ziraat mühendislerimiz var.

Temel tarım ve hayvancılık politikalarında, ürün seçeneği ve üretimin bütün aşamalarında,  ürün eğitimde, satışta, pazarlamada, stok ve depolamadan… kısacası her alanda yeni bir politikaya ihtiyaç vardır. İthalatla, mevcut politikalarla bir sonuç alınamadığı aşikârdır. Bu görev de hükümetin, ilgili bakanlıkların ve kurumların görevidir.