Müslümanlar kutlu bir davanın müntesipleridir. Bu dava,  hayatın bütün alanlarını kuşatan bir özelliğe sahiptir. Eksik yok ki tamamlansın, üzerine ekleme yapılsın. Fazlalık yok ki çıkarılsın.

Lavaboya hangi ayakla girileceğini, ancak devlet kurularak uygulanacak hükümleri, uluslararası ilişkilerin nasıl olacağı, ekonomik ve iktisadi kanun ve yasaları, dinlenecek müzik ve sanatın hangi kriterlere uygun olacağı, karı-koca ilişkileri, savaş ve barışın şartları, miras hukuku, ibadi ve ahlaki görev ve sorumluluklara kadar her konuda yasa ve teamüller ortaya koymuştur.

İslam, parça veya cüz değil, bir bütündür, küldür. Tabiri caizse hayatın her alanını kapsayan ve ihtiyaçlara cevap veren bir paket programdır.  

İslam, ancak bir bütün olarak uygulandığında mükemmelliğini, güzelliğini, adalet ve hakkaniyetini ortaya koyacaktır. Bir bütün olarak uygulanamadığında elbette parça da bırakılacak değildir. Her parçanın kendine göre bir güzelliği vardır. İşte bu bütün uygulandığında İslam Medeniyeti ortaya çıkacaktır.

Müslümanlar bütün zaman ve mekânlarda bu İslam Medeniyetinin temelini atmak ve kurmakla mükelleftir. Bunun için de Müslüman fert, Müslüman aile, Müslüman toplum ve cihanşümül bir İslam Medeniyeti. Parçalar olmadan bütün oluşmaz. Fert olmadan aile, aile olmadan toplum oluşamaz. Ortaya konan parçalar bütüne uyumlu olmalıdır. Eğer parça bütüne, bütün parçaya uygun değilse sağlıklı bir yapı oluşamaz.

Her şeye kar ve maddi kazanç gözüyle bakan Müslüman iktisatçı, bankacı ve tacirlerle, iktidara gelmek için her şeyi mubah gören, piyasadaki herhangi bir parti gibi davranmaya çalışan siyasetçilerle, İslami slogan ve söylemleri maddi hedeflerine ulaşmak için aracı gören yöneticilerle, seküler laik düşünceye sahip bir eğitim ve öğretmenlerle, maddi ve manevi hastalıklarla mücadeleyi kendine maddi kazanç kapısı gören doktor ve hekimlerle, seküler ve laik sistemlerin zulüm ve sıkıntılarını gidermek için İslam`ı bir yama olarak gören zihniyetle İslam medeniyeti inşa edilemez.

Ki günümüzün modern yaşamı insanlığa parça parça değil, bir paket halinde sunulmaktadır. Ne yiyeceğini, ne giyeceğini, saç tıraşının nasıl olacağı, hangi film ve dizileri izleyeceğini, aile içi ilişkilerinden neleri düşüneceğin, neleri yapıp neleri yapmayacağına kadar her şeyi tasarlayan ve bunu dayatan vahşi kapitalist bir sistem var.

Bu sistem ve düzene karşı salt ahlaki ilkelerle, salt bir fert, salt bir aile, salt bir camia olarak karşı konulamaz. Son dönemlerde İslami şahsiyet ve camiaların teori ve pratikte uyumsuzluğun olması,  ahlaki erozyon yaşamalarının altında yatan ana neden budur.

Dolayısıyla Müslümanlar İslam Medeniyetini inşa etmek için her şeyleri İslami olmalı,  günümüzün sorun ve problemlerine dair kendilerine özgün plan ve projeleri olmalıdır.