Yaklaşık 25 yıl önce CIA`nin kirli işlerini anlatan Amerikan yapımı bir film izlemiştim.

Filmde bir çete bir marketi soyarken polis ile çatışmaya giriyor. Çatışma sonucunda bir kadın hariç, çetenin bütün elemanları öldürülüyor. Yaralı ele geçen kadın, soğukkanlı, cesur ve çok iyi dövüşen ve aynı zamanda polis katilidir. Bu kadın, operasyonu idare eden polis şefinin dikkatini çeker.

Kadın, resmi kayıtlarda öldürülmüş ve bir mezarı bile var. Gerçekte ise hayatta ve gizli bir karargâhta tedavi ediliyor. Tedaviyle birlikte psikologların da olduğubir grup uzman tarafından ikna sürecive gizli görevler için devşirme eğitimine başlanmıştır.

Kadının önünde iki seçenek var. Ya teklifi kabul edecek ya da resmi kayıtlarda geçtiği üzere ölecektir.

Kadın, ölmektense yaşamayı tercih eder.Yapacağı iş daha önce yaptığı ve yabancısı olmadığı bir iştir. Üsteliközgür dünya ve bu dünyanın hamisi olan Amerika`nın bekasıiçin çalışacaktır.

Kadın için yeni bir hayat başlıyor. Dışardan bakıldığında genç, güzel ve zengin bir hanımefendi, gerçekte ise her türlü silahı kullanabilen, verilen emri tartışmasız her şartta yerine getiren acımasız bir katildir. 

Ve katil, Amerika içinde ve dışında uluslararası düzeyde tanınan şahsiyetlere karşı başarılı suikastlar dizisine başlıyor.

Yapılan işler o kadar kötü ve çirkefcedir ki kadın bile bunu kaldıramaz. Bu kirli yapıdan kaçmayı denediyse de hepsi hezimetle sonuçlanır.

Kadın verilen bir iş için bir Avrupa başkentinin bir oteline yerleşir. İşler planlandığı gibi gitmez ve deşifre olur. Kadın, otelde olmadık zamanda bir adamı öldürür. Görüştüğü amiri, heyecanlanmamasını ve ‘temizleyici`ninhemen geleceğini söyler.

Ve ‘temizleyici` hemen gelir. Temizleyici, her iki elinde büyük asit bidonları olan kalın gözlüklü bir kimyagerdir. Ölüyü banyo küvetine koyar ve asitle eritme işine başlar. Bu sahneyi gören kadın, dayanamayıp bayılır.

Bütün bunları öldürülen Suudi vatandaşı Cemil Kaşıkçı`nın kayıp olan cesedi için anlattım. Kaşıkçı öldü, ama cesedi hala ortada yok.

Kaşıkçı soruşturmasını yürüten İstanbul Başsavcılığı, Kaşıkçı`nın cesedinin konsoloslukta asitle eritildiği ve kanalizasyona döküldüğü sonucuna varmış.

İşte bu haberi okurken yıllar önce izlediğim bu film sahnesi aklıma geldi. Bu tür yöntemlerin coğrafyamızda yetişen katillerin işi değil.  İçimizden katiller çıkmış, caniler çıkmış, acımasız insanlar çıkmıştır. Ama öldürdüklerini bir mezara, bir ormana farklı bir yere ama illa bir yerlere gömerler. Asitlerle buharlaştırmazlar. Bu tür yöntemleri acımasız Batının devşirmeleri kullanır. İşte Kaşıkçıyı öldürüp cesedini buharlaştıranlar da bu devşirmelerdir.

İnsanları, gözünü kırpmadan, hiçbir ahlaki vicdani ilkeyi gözetmeden toplu kıyımdan geçiren, Batı zihniyetidir. Birkaç dakika içerisinde Hiroşima ve Nagazaki şehirlerindeki 300 bin insanı atom bombasıyla buharlaştıran bir Amerika, bir iki insanı mı buharlaştırmayacak?

Bush, Trump, Pompeo ve diğerleri o katil kadını devşiren dünyanın mimarı ve idarecileridir.

HâlihazırdaCIA`nın başındaki kadın, Guantanomu, Ebu Gureyb ve diğer gizli işkence merkezlerinin işkence programcısı ve uygulayıcısı değil midir?

Filmdeki o kadın gibi ismen Müslüman, Arap, Türk, Kürd, Çinli, Japon`u, onbinlerce katil CIA`nın o gizli merkezlerinde eğitildi, devşirildi ve göreve gönderildi. Hepsi görevlerinin başında verilen emirleri ifa ediyorlar.

Allah, bizi bu zihniyeti ve devşirmelerini ortadan kaldırmak için mücadele edenlerden eylesin…