Bir toplumu değiştirmenin iki yolu var.
Ya zorlama ile ya da eğitimle.
Zorlama, güç, kuvvet ve para ile olur. Güç ve kuvvetle bir toplum kısa süreli ve kısmen de olsa değiştirilebilir, boyun eğdirilebilir, istenilen yaptırtılabilir. Belli bir süre sonra var olan güçten daha büyük bir gücün çıkması, güç ve paranın karşı duramayacağı durumlarda zorlama biter.
İkinci yol ise insanları eğiterek…
Bu yol fıtrata uygun ve kalıcı olandır. İlahi vahyin öngördüğü, peygamberlerin, ilahi davetçilerin takip ettiği yol ve yöntemdir. Başlangıçta devasa güç ve kuvvete ihtiyaç duyulmadan bir ferdin kişisel çabasıyla başlar, zamanla kitleselleşir ve toplumlar değiştirilir.
Bütün peygamberler aynı zamanda birer eğitimci ve öğretmendiler. Davet ve eğitim sayesinde toplumlar değişmiş, dönemin zalim ve tağutları yerle yeksan edilmiştir.
Vahyin ilk emri ‘oku` olmuş, ‘hiç bilenle bilmeyen bir olur mu` diye buyrulmuştur.
En karlı yatırım insana yapılan yatırımdır. Peygamber ve davetçiler sürekli insanla meşgul olmuştur. Müslümanlar, insana yatırım yaptıkları sürece maddi ve manevi olarak ilerlemiş, medeniyetler inşa etmiş, insanlığa önder ve rehber olmuşlardır. Ne zamanki bu yönleri zayıflamış, gerilemiş ise önderlik misyonunu başka toplum ve ideolojilere terk etmek zorunda kalmışlardır.
Meşhur bir Çin atasözünde insana yapılan karlı yatırımı şöyle tarif etmektedir.
‘Bir defa ürün almak istiyorsan buğday ek, on defa ürün almak istiyorsan ağaç dik, yüz defa ürün almak istiyorsa insan eğit.`
Ülkemiz, yarın yeni bir eğitim ve öğretim yılına başlayacak. Geleceğimiz olan çocuklarımız okula başlayacak.
Var olan sistemde öğretim kısmen olsa da eğitim maalesef yok. Belki yok demek yerine zararlı bir eğitim var, dersek daha doğru olur. Öğrenci ve bireyler, bir ahlak, bir davranış sergiliyor ama yanlış ve zararlı olanı sergiliyor.
Sistem; doktor, mühendis, vali, polis, subay yetiştiriyor ama erdemli, ahlaklı dediğimiz insan yetiştirmekten acizdir. Amiyane bir deyimle ‘adam` yetişmiyor. Mevcut eğitim sisteminden ne bakan, ne öğretmen, ne öğrenci ne de aileler memnun değiller. Sorunun kısa bir sürede çözülmesi beklenmiyor.
O zaman oturacak mıyız? Var olan gidişata razı mı olacağız?
Elbette ki hayır. İşte burada zorlama ve güç değil, eğitim devreye girmelidir.
Görev ve sorumluluk, biz ailelere, STK`lara ve neslin kötü gidişatını kendine dert edinen resmi ve sivil şahsiyetlere düşmektedir.
Biz veliler, çocuğumuzun öğretimini dert edindiğimiz kadar, eğitimini de hatta daha fazlasını kendimize dert edinmeliyiz.
Öğretmeniyle, çevresiyle sıkı bir ilişki içinde olma ve gidişatını takip etmeliyiz. Evet, eğitim sistemini değiştiremiyoruz, var olan sistemi kendimize göre dizayn edemiyoruz ama kendi evimizi, aile ortamımızı dizayn edebilir, istediklerimizi gerçekleştirebiliriz.
İnşallah bu dert bizi çıkış yolları bulmaya sevk edecek, ilahi yardımın da gelmesine vesile olacaktır.
Yeni eğitim ve öğretim yılı hayırlı olsun…