ABD`nin başına Trump`ın gelmesiyle ipler tamamen Siyonistlerin eline geçti.

1995'te Amerikan Kongresinde Cumhuriyetçi ve Demokratlar tarafından Kudüs`ün Siyonist başkenti olarak tanınması ve elçiliğin Kudüs`e taşınması kararı Senatodan geçmişti. Fakat geçen 22 yıl boyunca bu kararı hiçbir başkan yürürlüğe koymaya cesaret edemedi.

Balfour Deklarasyonunun yüzüncü yılında Amerikan Elçiliğinin Kudüs`e taşınma kararının alınması,  Nekbe gününde Elçilik binasının açılması, Müslümanların tümüne açılmış bir savaşın ilanıdır.

Trump, bununla da yetinmedi. BM`nin beş daimi üyesi ve Almanya ile birlikte İran ile imzalanan ve BM`de kabul edilen Nükleer Antlaşmadan tek taraflı çekildiğini açıkladı. Bu karar, tamamen Siyonistlerin baskı ve dayatmasıyla alındı. Amerika, İran`ın barışçıl nükleer güce sahip olması ve 15 yıllık bir diplomasinin sonucunda imzalanan bu anlaşmayı tek taraflı feshetti.

Böylece ABD`nin ne kadar güvenilmez, ikiyüzlü, taraf olduğu ve altında kendi imzası olan uluslararası anlaşmalara dahi bağlı kalmayacağı bir daha tescil edilmiş oldu.

Kudüs, tarih boyunca iman-küfür, hakk-batıl, zalim-mazlum, mustazaf-müstekbir arasındaki mücadelenin merkezi ve mihenk taşı olmuştur. Günümüzde de aynı misyonu devam ettirmektedir.

Trump`ın aldığı büyükelçilik ve İran kararı,  Irak`ın işgali, Suriye`de devam eden iş savaş, Mısır`daki askeri darbe, Türkiye`deki FETÖ ve 15 Temmuz askeri darbesi, ümmet ve dünya genelindeki bütün olay ve gelişmelerin tümü Kudüs eksenli,  Kudüs merkezlidir. Küfür dünyasının bütün çaba ve gayreti Siyonist çetenin devamı ve güvenliği içindir.

Trump, hangi kararı alırsa alsın, dünya nasıl tavır alırsa alsın, Kudüs tamamen işgal edilse, işgal yüzlerce yıl devam etse de de Kudüs Müslümanlarındır ve bu böyle devam edecek.  İşgal ve zillet asla kabul edilmeyecek, Kudüs unutulmayacak, Siyonizm kendini güvende hissetmeyecek. Onca askeri güç ve desteğe rağmen Siyonistler, nasıl ki Gazze`den, Lübnan topraklarından kaçmak zorunda kaldıysa işgal edilen Filistin topraklardan da kaçacaktır.

Filistin`de Toprak Günü olan 30 Marttan itibaren gösteri ve yürüyüşler devam etmektedir. Bu gösterilerde elliyi aşkın şehit verilirken binlerce de yaralı var. Siyonistlerin vahşice saldırılarına, savaşta dahi kullanılması yasak olan silahları sivillere karşı kullanmasına rağmen gösterileri durduramadı. Bu durum Siyonistlerin yüreğindeki korkuyu daha da artırdı. 14-15 Mayısta bu gösteriler tüm İslam âleminde zirveye ulaşacak.  Elbette ki salt gösteri ve yürüyüşler işgali bitirmeyecek ama ümmetin bunu kabul etmeyeceği, direnişin yanında olduğu gür bir sedayla ifade edilecek.  En büyük görev ve sorumluluk mevzide Siyonistlerle birebir mücadele eden Filistinlilere düşüyor.

Elhamdülillah Filistinli kardeşlerimiz aç, yalnız, yardım ve desteksiz kalsalar da direnişten vazgeçmediler.  Bu durumu İsmail Heniyye dünkü konuşmasında şöyle ifade etti: ‘11 yıldır aç bırakılan ve kuşatmada olan ve dört kez öldürülmeye çalışılan kaplanlar bugün, kafesi kırmış ve dışarı çıkmış, kuşatmayı kırıp zafere ulaşıncaya kadar da kafese dönmeyecektir. Bizler bugün milletimiz için yeni bir tarih yazıyoruz…`

Tüm okuyucu ve kardeşlerimizi Kudüs için yapılacak gösteri ve etkinliklere davet ediyorum.

 * Siyonist devletin ilan edildiği 15 Mayıs 1945 gününe Büyük felaket günü anlamına gelen ‘Nekbe` denmektedir.