Bu hem birey hem devlet olarak böyledir.

Bir yılın ardından Gazze gözüyle kendimize baktığımızda bunun ne kadar hayati bir durum olduğu daha net anlaşılacaktır.

Önce birey olarak hedeflerimiz olmalıdır.

Önümüze koyduğumuz bir hedefimiz olmalıdır. Ulaşmamız gereken şeylerimizi tekrardan gözden geçirmeliyiz. Önümüze koymamız gereken plan ve programlarımız olmalıdır. Amaçsız sağa-sola savrulan bir hayat bizim hayatımız olmamalıdır.

Suyun üzerindeki çöp misali nereye götürürse pasifliğinden bir an önce kurtulmamız gerekir.

Manevi bir Aksa Tufanı’mız olmalıdır. Köpüren nefsimize karşı mübarek bir operasyon yapabiliriz.

Yani ‘ne zamana kadar böyle’ deyip bir atılım yapmamız lazım.

Hep nefis hep şeytan mı saldıracak? Bir kez de ‘ben kıyam edeyim’ hedefinde olmamız lazım.

Bunun için gereken manevi tünellerimiz olmalıdır. Rabbimizin yarattıkları üzerindeki her bir tefekkürümüz bir nur tünelidir. Günah nerden gelecekse veya geliyorsa oranın tünellerini arttırmamız gerekir.

Nefis ve şeytan düşmanlarına yönelik silah hazırlığımız olmalıdır.

Namaz cephaneliğini doldurmamız gerekir. Bu tufan için beş vakit yetmez. Çoğalttıkça çoğaltmalıyız.

Cemaatle namaz bu cephaneliğin olmazsa olmazıdır. Hele bir de düşmanı kahreden sabah ve yatsı namazı olursa işte o zaman düşmanın belini kıracak etki de olur.

Bu savaşta Kur’an en tesirli silahlarımızdan biridir. Zaten Kur’an’sız tufan olmaz. Kendi üzerinde değişim düşünen bir kişinin hayatında mutlaka az-çok Kur’an olmalıdır. Ama mutlaka olmalıdır. Bu yola Ku’ran’sız çıkılmaz. Bu işe Kur’an’sız başlanmaz.

Bir de önümüze Yürüyen Kur’an’ı almalıyız. O’nun ardından, O’nun yaptığı, O’nun yaşadığı gibi yaşamaya çalışmalıyız.

Nefisle mücadele hedefimiz olursa küfürle savaşma azim ve gayretimiz de olur.

Gayretimiz olursa eylemimiz de olur.

Zaten bu yaşanan zulme karşı bizi en çok kahreden eylemsizliğimiz değil mi?

Bu açıdan bireysel hedeflerimiz olmalı ve onları eyleme dönüştürme azmimiz olmalıdır.

Öte taraftan devlet olarak da hedefler gözden geçirilmelidir.

Muasır medeniyet seviyesini herhalde çoktan aştık.

Ulaşmaya çalıştığımız Batı medeniyetinin ne kadar medeni olduklarına bir yıldır şahitlik ediyoruz. Seslerini çıkaran birkaç vicdan sahibi dışında vahşete nasıl da kaynak ve ortak olduklarını gördük.

Madem her seferinde hedef Türkiye’dir; o zaman Türkiye de kendine hedef belirlemeli.

Siyonizm ve emperyalizm ile ilgili Türkiye’nin bir fikir ve eylem planı var mıdır?