Gerek dış basın gerek iç basın tarafından çok şey yazılıyor veya çiziliyor Afrin operasyonu ile ilgili olarak. Ortaya çıkan gerçeklik şu ki; ABD`nin “sınır gücü” meydana getirme adına 30 bin kişilik bir ordu oluşturmaya dair açıklaması, Afrin`e girme sebebi oldu.
Biliyorsunuz aslında Afrin`e yönelik uzun zamandır ha bugün ha yarın, olmazsa “bir gece aniden” şeklinde açıklamalar vardı. Bu açıklamalardan sonra artık bir şeyler yapmak gerekiyordu. Diplomatik girişimlerle operasyonun zeminini oluşturma faaliyetleri adına Rusya ve ABD arasında mekikle geçerken 30 bin kişilik ordu açıklaması Afrin`e girme gerekçesi oldu. YPG`nin tacizleri ciddi olsa da Afrin`e girmek için sadece süreci hızlandırdı.
Gelişmelere bakılırsa ABD, hükümetin bu kadar ileri gidebileceğini düşünmüyor gibi davrandı. Öyleki izni olmadan bu işin olamayacağı güvenini taşıdı bu süreç içerisinde. Şimdi ise daha farklı davranıyor.
Hatırlayınız, ilk açıklamalar ve söylemler hep okşayıcı/oyalayıcı ve içi boş açıklamalardı. Yani “NATO ortağıyız, stratejik ortağız” gibi. Tablo ABD tarafından hep gri yansıtılsa da hükümet tarafından net, hatta çokça açık bir şekilde yansıtıldı. Öyleki ABD`nin YPG aşkı, önceki gün Çavuşoğlu ve Tillerson görüşmesinde de kendini belli etti. ABD Dış İşleri Bakanı ““Mevlüt ne oluyor! Arkadaşlarımızın verdiği bilgiye göre, Türkiye`ye roket filan atmamışlar” diyerek gri zihnini ortaya koymuş oldu.
Sonrasında “Türkiye ile beraber çalışıyoruz, çalışmaya devam ediyoruz.” söylemleri devam ederken 30 bin kişilik ordu açıklamasıyla Afrin operasyonu başladı. Söylem yine değişti: "Konu tamamen yanlış resmedildi, yanlış tanımlandı. Bazı insanlar yanlış konuştu. Hiçbir şekilde sınır güvenlik gücü kurmuyoruz." diye siyasi anlamda geri adım atmış oldu.
24 saat geçmeden “Türkiye`ye bilgilendirme borcumuz var” dedi Tillerson. Bu açıklamaların Afrin operasyonunun verdiği rahatsızlıktan doğduğu aşikâr. Fakat bu rahatsızlığı örtmek için “Türkiye'nin meşru güvenlik endişelerini biliyor ve ciddiye alıyoruz" diye sözcülerine açıklama yaptırdılar.
Nedense bu sözler bana yabancı gelmiyor. Şöyle bir düşündüğümde yakın zamanda birçok defa ABD sözcüleri aynı tekerlemeyi söyleyip durdu. O sebeple olsa gerek kulağıma yabancı gelmiyor bu sözler. Hatta İngiltere`nin Afrin operasyonu için beklenen bir açıklaması bile aynı sözlerle yapıldı.
Elbet bu da bir aşamaydı ve nitekim asıl söylenmesi beklenilen sözler her zaman olduğu gibi satır arası gerçekler oldu. ABD, satır aralarına içindeki niyeti serpiştiren ifadeleri yerleştirirken şunları niyetiyle beraber ortaya koydu: "Operasyon süre ve kapsam bakımından sınırlı olmalı, sivil kayıplardan kaçınılmalı"
Erdoğan`ın bunu sert bir şekilde eleştirmesi ayrı bir tonajdaydı.
Söylenenler ve “siyasi kıvırmaları” ABD`nin mutat bir politikası mı yoksa iç mücadelesinin iktidarsızlığı mı diye yorumlamak gerekebilir. Fakat aşağıda ABD senatosunda Bakan Carter`ın senato tarafından sorgulanmasına dair söylediklerini El-Cezire TV`den aktardım. Taşlar yerine oturunca çıkan sonuç; ABD, PYD`ye bilerek ve her şeyi düşünerek yardım ediyor. Türkiye stratejik ortaklıktan düştü. PYD şu an stratejik ortaktır:
-Bakan Carter, PYD`yi hiç duydunuz mu?
-Evet, duydum.
-PYD kim?
-Kürt bir grup.
-YPG`yi hiç duydunuz mu?
-Onları da duydum.
-Peki onlar kim?
-Bir başka Kürt grup.
-PYD`nin silahlı kanadı değiller mi?
-Evet, öyle?
-Doğru mu General Dunford?
-Doğru. 2003 yılında kurulmuş, sol görüşlü Suriyeli Kürt siyasi partisi.
-Eldeki raporlar, PKK ile bağlantılı olduklarını ya da en azından önemli ilişkileri olduklarını gösteriyor. Doğru mu?
-Evet.
-PKK, Türk hükümetinin gözünde bir terör örgütü değil mi?
-PKK sadece Türk hükümetinin değil ABD hükümetinin de gözünde terör örgütü.
-Peki Suriye`de PKK ile bu kadar yakın ilişkide olan YPG`yi silahlandırdığımız için Türklerin bize kızgın olması sizin için şaşırtıcı mı?
-Hayır, değil. Hayır, kesinlikle değil senatör. Şunu netleştireyim. Türklerle bu konuda kapsamlı görüşmeler yaptık…
-Yani Türkiye bunu sorun etmiyor mu?
-Ediyor. Türkiye`den yeni döndüm. Bu konu onlar için bir sorun. Bunun dünyanın en aptalca fikri olduğunu düşünüyorlar ve ben de onlarla aynı fikirdeyim. Peki, Türkiye neden kızdı diye merak ediyorsanız, sebebi Suriye`de Türk hükümetiyle çarpışan bir terör örgütünü silahlandırmamız... Türkiye daha fazlasını yapabilir; ama dürüstçe söylemek gerekirse bence bu konsept tamamen absürt.