Avrupa`da toplumun çekirdeği olarak tanımladığımız aile mefhumu, gittikçe yok olmaktadır. Her ne kadar Alman anayasasında ‘evlilik değil; ama evlilik gibi` diye tanımlanan birlikte yaşama kültürü, aile gibi algılanıyorsa da bu, aile kurumunu koruyan bir unsur değildir. Evlilik, kan bağı ve “meşru yollarla” birbirine bağlı, karşılıklı hak ve yükümlülüklerle bir arada yaşayan bireyler topluluğu aile olarak tanımlanmaktadır.
Her toplumu ayakta tutan değerler bütünü, aileyi de ayakta tutan değerlerdir. Bunların kaynağında daha çok din eksenli değerler yer alır. Bir bayanla inancımıza göre ‘malı, asaleti/soyu, güzelliği ve dini için` evlenilir. Dindar olanı tercih edip mesut olma tavsiyesi ise zımnında birçok hikmetleri barındırır.
2016 yılına ait TÜİK(Türkiye İstatistik Kurumu)`in “Aile Yapısı Araştırması” dikkatimi çekti. Araştırma, fertlerin aile içindeki hayat tarzlarına ve aileye ait değer yargılarına dair bilgileri derliyordu. Bu girişim Ankara, İstanbul ve İzmir gibi kozmopolit illerde yapılan istatistiki verileri içeriyor.
Buna göre Türkiye`de boşanmalardaki en önemli nedenler eşler arasındaki “sorumsuz ve ilgisiz davranma”larmış. Bu tesbit Türkiye çapında en az bir defa boşanmış fertlerin boşanma nedenleri irdelendiğinde üç şekilde kendini göstermiş:
1. Takriben %51 oranında sorumsuz ve ilgisiz davranma.
2. %30 küsur ile evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama.
3. %24 küsur ile eşlerin ailelerine karşı saygısız davranmaları.
Her üç sorun da evliliğin sürekliliği adına olmaması gerekenlerdir. Hani evliliğin tanımında “birbirine bağlı, karşılıklı hak ve yükümlülüklerle bir arada yaşayan bireyler” ibaresi vardı. Eğer buna mukabil sorumsuzluk ve ilgisizlik eşler arasında olacaksa neden evleniliyor ki? Herhalde adet yerini bulsun diye değil. Öyleyse “adet”i gelin “ibadet” eyleyelim. Topluma bu şuuru verecek girişimleri devletten beklemek “laik ve demokratik” bir öncelik değil. Elbette devlet bünyesindeki kurumlarla mesela Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Diyanet ve STK`larla yapılacak işbirliği çerçevesinde özel ve süreklilik gerektiren bir işbirliğini istikrarlı yapmalıdır.
Mesele RTÜK, 900 küsur şikâyete ragmen ifsat edici evlilik programları için ne yaptı? Unutulmamalıdır ki; yarın Avrupa misali bir topluma doğru gidişatın önündeki engeller kaldırılmazsa fazlasıyla -Allah korusun- Avruplaşacağız.
Çünkü bu araştırmada boşanma nedenleri cinsiyete göre incelendiğinde; en önemli boşanma nedeni her iki cinsiyette de “sorumsuz ve ilgisiz davranma”dır.
1. Kadınlar için %61,5; erkekler için ise %40,2 ‘dir
2. Kadınlar için %42,6 ile evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama, %36,4 ile dayak/kötü muameledir.
3. Erkekler içinse %24,5 ile eşin ailesinin aile içi ilişkilere karışması ve %24 ile eşlerin ailelerine karşı saygısız davranmasıdır.
Önemsiz bir konu diye düşünürsek hem devlet hem de millet olarak kendimize yazık ederiz.