Bakma sen gözümün yaşardığına...
Hüzün, gözbebeklerinde gün be gün büyürken,
Ben yüreğimde seni büyütüyorum; özgürlüğünü...
Sonra karşılaştırınca yüreğimde büyüttüklerimi yüreğinde büyüttüklerinle, utanıyorum.
Kocaman bir dağ karşısında eğiliyorum.
Kayalıklara karşı saygıyla geri çekilen dalgalar misali, bilesin.
Sen ey Yusuf, bayramlara gebesin.
Adın hasret değil, özlem değil, adın bayram olsun.
Gözlerini açtığında bir sürgün sabahı,
Ufkuna çöken acı, keder, arkadaştı sana yıllar yılı.
İki bin`de başlayan hüzünle dostluk on birinci yılını devirirken,
Yirmisine merdiven dayamış kadim dostluklar yaşadın/yaşıyorsun Şakir`ane.
Sürgün sürgün karanlıklar içinde/gönlünde davanı büyüttün.
Seherlerde dua çiçeğiyle sulayıp saba yeline kattın, bize üfürdün.
Sen ey Yusuf, adın hasret değil, adın özlem değil, adın bayram olsun.
Arkanda dökecek su bulamayanlar, gözyaşları döktüler zifiri asfaltlara.
Kıpır kıpır dudaklar, semanın perdesiz derinliklerinde arz-ı endam ederken,
Sen ey Yusuf bayramlara gebesin.
Adı dua, adı vuslat bayramlara... bilesin.
Bir dahaki kurbana bekliyoruz ey Yusuf;
Adın hasret değil, adın özlem değil, adın bayram olsun ki gülesin.
Sana yetişmek, seninle büyümek gözyaşlarıyla,
Yirmi yıllık hasretle, özlemle...
Zorluklar içinde zambaklar misali, bir gül narinliğindesin.
Yaprak dökmez çam ağaçları, bilir misin?
Al bizi, dallarına al, kollarına al ki bilesin;
Ey Yusuf, bayramlara gebesin.
Adın hasret değil, adın özlem değil, adın bayram olsun!
Sen, karanlıklarda büyüyen parlak bir ay.
Bense aydınlıklarda güneşe hasret bir kör.
Sen, alnına Hira`yı yazmış bir peygamber sevdalısı.
Bense nuruna muhtaç intizar zavallısı.
Sevdana esir gönlüm, yirmi yıldır özgürlük isteyedururken adına,
Dua dua büyüttüğüm arzuhalim/ümidim avuçlarımdan süzülüyor semaya.
Sen yani zindan, sen yani uzaksın anadan, çocuktan, yardan bilesin.
Sen ey Yusuf, bayramlara gebesin.
Adın hasret değil, adın özlem değil, adın bayram olsun.
Tüm benliğimle hissediyorum seni, biliyor musun?
Gözlerim sokaklara, gözlerim sevinçlere kapalı.
Aklım sana yorgun anlıyor musun?
Sen sürgün olalı kara gözlüm, Yusufum!
Yollara odaklı yaşlı gözler, bayram bayram yolunu gözler.
Gel gayrı, doğ üstümüze güneş misali.
Sevinelim çocuklar gibi adına Yusuf dediğim umudum.
Sen sabır ağacını sulayadururken zindan zindan,
Ben, hasret işçisi bir bahçıvan.
Fidanken diktiğim, yirmi yıllık özgürlük ağacını büyütüyorum bilesin.
Sen ey Yusuf, bayramlara gebesin.
Adın hasret değil, adın özlem değil, adın bayram olsun, gel gayrı…