Bazı durumlar vardır ki, yaşamayan bilmez. Düşünün ki, siz ring denen cezaevi arabasında 1500/2000 kilometrelik yola sevk/sürgün oluyorsunuz.

 

Ufacık bir araçta tahmini iki metreye bir buçuk ebatında, penceresiz ve havasız, aynı zamanda yazın sıcakta/kışın soğukta bekletilmeye komutanlarca sık sık maruz kalan bir araçtasınız ve bunca yolu kat edeceksiniz. Bilmeyen zannedecek ki 2011 model internetli bir yolcu otobüsünde bunca yol alınıyor, ne gam!
O zaman biraz daha deteya ihtiyaç var! Bingöl ili M Tipi Cezaevinden bir sabahın alacakaranlığında Ankara`ya yol alıyorsunuz. Yolcu otobüsüyle akşama Ankaradasınız. Ring ile yola çıkarsanız ikinci gün yatsıdan sonra pestiliniz çıkmış bir halde ancak varırsınız. İki gün boyunca elleriniz kelepçeli ve 3 küsür metrekare yeri olmayan bir araçtsınız hem de 6 kişi olarak. Yani benden bir tecrübeyi aktarmış bulunuyorum bu satırlarla.
Basına yansıyan ve Van`dan içindeki 5 mahkumla Kayseri dolaylarında yanan sözkonusu cezaevi aracı ise beni bu düşüncelere sevk etti. Yani bizzat tecrübe ettiğimiz bir sevk olayına…
Zannediyor musunuz mahkum veya tutuklu bir insan gerçekten insan yerine konuluyor, kıymet veriliyor? Özellikle de asker/jandarma bu konuda oldukça mahir tavırlar segiliyor. Sizin siyasi veya adli olmanızın hiç bir önemi yok. Öyleki o araçta olmak, tabi tutulacağınız ve “güvenlik” adına maruz kalacağınız her türlü muamaele için az bile. Örnek mi istiyorsunuz? Bir tanıdığım iki yıl önce İstanbulda tutuklandı. Diyarbakır`a götürülecekti. Adana üzerinden yol uzatılarak götürülünce tuvalet için çektiklerini dile getirdi. Bizzat biz de aynı tecrübeyi sevkimiz esnasında yaşadığımız için garipsemedik. Fakat şimdi empati yapınca bu muameleye maruz kalmayan biri adına, hiçbir hakla bağdaşmıyorum. Elleriniz kelepçeli ve o halde tuvalet ihtiyacınızı karşılamanızı istiyorlar. Hatta bundan mahrum edilip de pet şişeleriyle ihtiyaçlarını karşılayanlara da şahit olmuşluğumuz vardır ne yazık ki! Kelepçeleri açmaları gerektiğini hatırlatınca da “güvenlik” kalkanına takılıyorsunuz. Sanki bu ülkede hergün birileri cezaevinden kaçıyormuş gibi.
Sonra ellerindeki kelepçe ister açılsın ister açılmasın tuvalete girdiğin anda hemen kapı şiddetle ikide bir vuruluyor “Çık dışarı” kamutları altında. Yolda araç komutanı durup kendine meyve alabilir; ama mahkuma asla. Yemek için binbir rica minnetle sanki rızkı haşa sana o veriyormuş gibi bir küçümseme, laf tokuşturma, aşağılamaya çalışma… Güneş altına ringi bırakıp mahkumları sıcakta ve bunaltıcı bir ortamda bırakma… hangi zulmü dile getirsem bilmem ki?
Kısaca yaşadıklarımız sadece bize özgü değil, adı mahkum veya tutuklu olan herkes için geçerli bir zulüm belgesidir.
Bakınız geçenlerde Diyarbakır`dan birçok yere zalimane sevkler yapıldı. Gazeteden okuduğum kadarıyla Erzurum`a götürülen biri başından geçenleri anlatıyordu. Bir günlük yol birkaç günlüğüne Erzincan üzerinden Erzurum`a kadar uzatılarak işkenceyle devam ettiriliyor; fakat bahsettiğim eziyetlerde çabası…
“Güvenlik” bahnesini kimse yutmuyor. Acaba yol harcırahı yol uzadıkça daha da artıyor mu? Daha uygun yollar varken/daha uygun araçlar varken mahkuma işkence bir politika olmasın? Ne de olsa onlar tutuklu veya mahkum. Ne önemi var insan olmalarının. Jandarmanın bu anlayış ve kavrayışta olmasını beklemiyoruz. Çünkü bu boş bir beklentidir. Asker, güç demek olduğuna göre gücün karşısında ancak eğilir anlayışını bilir ve onu uygular.
Tüm bunları şimdi ise yeni üretilen özel tasarımlı ve son yıllarda piyasada olan cezaevi ringleri eşliğinde düşünün. İnanır mısınız Ankara/Sincan`da bir rahatsızlıktan dolayı acil olarak Numune Hastanesine kaldırılırken ilk defa binme şerefine(!) nail oldum ki ne şeref(!). İçeri adımımı atar atmaz nefesim kesiliverdi. Miniminacık bir hücre ve üç kişilik arka arkaya iki sıra koltuk. Eller yine kelepçeli ve kamera tam karşında, gözetleniyorsun. Önde ve arkada oturan yığınla asker. Komutanın keyfiyerinde, önde oturmakdan dolayı mahkumun çektiğinden bihaber ve yol uzun mu uzun.
Bir zamanlar şimdiki meclis başkanı F Tipi cezaevlerini lüks oteller olarak adlandırmış ve ‘İnşaallah bir gün o otellerde dinlenmek size de nasip olur ‘ şeklinde tepkiler almıştı. Eh ne diyelim, o araçlarda inşaallah bir gün başta adalet bakanı olmak üzere bu konuya duyarlı davranmayan siyasiler, bir yolculuk yapma şarefine nail olurlar.
İçim yandı cezaevi aracında yanarak can veren o insanlara. Suçları ne olursa olsun onların katilleri, başta onları taşıyan, sonra da mahkumlar lehine düzenlemelere kayıtsız kalan siyasilerdir.
Sonra ikircikleniyorum. Acaba o araçtakiler uyuşturucu suçundan dolayı şahitlik etmelerinden dolayı mı diri diri yakıldılar şahitlik yapmasınlar ya da konuşmasınlar diye? Bilemiyorum, umarım bu sadece bir kuruntu olarak kalır. Fakat burası Türkiye, her an her şey mümkündür!