Geçen nisan ayında bir Kutlu Doğum programı sonrası tam meydandan ayrılacakken bir katılımcı bana ‘niçin engellilere yönelik çalışmalarımızın olmadığını ‘ haklı bir şekilde sitemle sordu bir vatandaş. Bizi takip ediyormuş. Camia olarak iyi hizmetler yapıyor ve gayretli çalışmalarda bulunuyormuşuz. Fakat engelli kardeşlerimize yönelik bir hizmetimizin olmadığını dile getirmesi, beni ilk anda susturdu. Hani beklediğim veya umduğum bir konudan bahsetmemişti. Hiç aklıma gelmeyen ve beklemediğim bir durumla karşı karşıyaydım. Muhatabıma hak vermek ve köşemde buna vurgu yapmaya söz vermek adına elimden ne gelirdi bilemedim. Zaten o da fazla bir şey istemedi. Birkaç kalemin bu konuya eğilmesi, kendilerini mutlu edeceklerini belirtti.
Yeri gelmişken konuyu düşündükçe çevremizde hiç de azımsanmayacak kadar engelli kardeşimizin olduğunu fark ediyorsunuz. Kimi tekerlekli sandalyeye mahkum, kimi yatağa, kimi de farklı farklı durumlara…
İslam ise sadece sağ ve salim olanların dini değil. İslam`a iman için sağlam olmak veya engelli olmamak gibi bir şart da hatırlamıyorum. İslami sorumluluk veya gayret sadece bize mahsus değil. Tüm bu gerçeklerden yola çıkarak bu dinin rahmeti ve merhameti kuşanan bir özünün olduğunu unuttuk mu yoksa?
Bu gayretleri anarken Hz. Peygamber (sav) döneminde Amr b. Cemuh`u hatırlayın. Topal bir ashap. Oğulları onu savaşa gitmekten alıkoymaya çalışırken “Ben şu topal ayağımla cennete gitmek istiyorum” diyen, cennet aşkıyla dolu bir ashap. Hz. Peygamber(sav)`in “ Onu cennette yürürken gördüm” diye müjdelemesi apayrı bir mevzu.
Bir de işgalci israil`e kök söktüren Şeyh Ahmed Yasin`imizi unutmamak gerek. Bir işgalci israil yargıcının “Onun mefluç olmayan bir beyni var” demesi İslam düşmanlarının, engellerimizden değil, imanımızdan korktuğunun göstergesi değil mi? Demek ki insana ulvilik veren iman, engelli ya da sağlam arasında fark oluşturmuyor. Esas olan İslami şuur ve bilinçle donanmak, hizmette sınır tanımamaktır.
Allah rahmet etsin Suphi adında her iki ayağı da tutmayan ve koltuk değneklerine rağmen radyo tamirciliği yapan, bu gayretine binaen maddi sorunu olmayan bir arkadaşımız vardı. Okumaktan, yanına uğrayanlarla sohbetten, gayretten geri durmayan ve birçok sağlam kardeşimizden daha duyarlıydı.
Sonra aklıma gazetemizde zaman zaman haberlere konu olan Fikret Bayram kardeşimiz geliyor. Öyle ki “İlk Dokuz Söz Üzerine Notlar” diye Risale-i Nur eksenli bir kitap çalışması Dua Yayıncılık`tan çıktı. İhlas üzerine yazdığı başka bir çalışması ise sırada…
Kız kardeşinin hakkında yazmış olduğu bir mektuptaki zorlukları ve zindan arkadaşlarının dile getirdiği kaygılara rağmen haksız bir şekilde hala tekerlekli sandalyeye mahkum bir şekilde cezaevinde tutulması, apayrı bir zulüm. Emin olun ki bedensel engelli olması dahi birilerini o derece korkutuyor ki başkası olsaydı; sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Bey, yetkisini kullanarak çoktan bırakmıştı. Fakat biliyoruz ki herkesin ona karşı körleri ve sağırları oynadığı bir dönemde onun sahibi Allah`tır ve izzetiyle onu azad edecektir. Hiç kimsenin minneti altında da kalmadan.
Bu vesileyle yapılan her türlü etkinlik, her türlü çalışma, konferans, panel ve benzeri faaliyelerin içinde yer almaları, hatta görev ve sorumluluklar yüklenmeleri, engelli kardeşlerimizin rahatlıkla yapabilecekleri gayretlerdir. Yakınlarının bu konularda onları katılımcı olmaya teşvik etmeleri veya merhametten dolayı mani olmamaları gerekir. Onlara güvenin ve neler başarabileceklerini görün.