Mevzu Gazze olunca, adeta akan sular duruyor yaralı yüreklerimizin bir köşesinde.  Her kesimden gönlü Gazze diye atan yaşlısı, genci kendi çapında bir gayret, bir protesto içinde bir şeyler yaparak tepkisini ortaya koyma derdindedir. Az veya çok bu gayretin kemiyet ve keyfiyeti değil, ortaya konulması önemlidir. Tepki varsa hayat var, canlılık var, endişe var; kısaca insanlık ölmemiş demektir. Azı az, çoğu çok görmek değil derdimiz, azdan az çoktan çok yapma endişesidir gayretimiz.

Bir kişilik eylem görmüştüm işgalci israile enerji sağlayan bir şirketin önünde. Tek bir adamdı ve tek başınaydı. Zorluk, yokluk, çevre ve ortam baskısı demeden yüreğinin derinliklerinde mangal gibi atan bir cesaret ve kararlılıkla devam ediyordu soykırım protestosuna. Tıpkı Vietnam savaşını protesto eden adamın hikayesi gibi:

Vietnam Savaşı boyunca bir adam, Beyaz Saray'ın önünde her gece tek bir mum yakarak protesto yapıyormuş.

Bir gece bir gazeteci:

"Bayım bu küçük protestonuzun bir şeyi değiştirebileceğine
gerçekten inanıyor musunuz?" diye sormuş.



Adam şöyle cevap vermiş:


"Buraya onları değiştirmek için gelmiyorum. Buraya geliyorum ki, onlar beni değiştiremesinler.
Bu vahşete seyirci kalarak, bir parçası olmamak için, gerçeği bilmeye ve anlatmaya devam edeceğim. Vicdan ve merhametimi söküp atmaya çalışan bu acımasız dünyaya karşı direnmek için bunu her gün yapacağım.”

Tecrübenin dini olmaz. Tecrübe, insanlığın evrensel değeri ve ortak birikimidir. Faydalanılmak için kaydedilmiş arşiv değeri yüksek birikimlerdir. Tıpkı “Haksızlık karşısında susanın dilsiz şeytan olması” gibi evrensel hakikatler, söylemler ve bu asırda yaşadığımız eylemler misali önemlidir.

Gazze soykırımı dünyanın alnına/perçemine çalınmış bir insanlık utancıdır. Soykırıma uğradığı söylemiyle insanlığı vicdanen yarım yüzyıldır linçleyen siyonistlerin en büyük soykırımcı, katliamcı çıkmaları nedense yanıltmadı. Aslına çeken bir yaklaşımın genetik bir hırsla bugün ortaya çıkması da şaşırtmadı. Yanıltan ve şaşırtan tek şey insanlığın suskun kalması…

Gördük ki böylece devletlerin bağımsızlığı yokmuş bu dilsiz şeytanlık içinde. Ne siyasi ne ekonomik ne de sosyal bağımsız değilmiş çoğu devletler, liderler… Özgürleri köle olan dünyanın içinde en özgür ve en cesaretli insanların, liderlerin, kadınların ve çocukların olduğu tek belde Gazze imiş de yeni öğrendik. Acınası olan bizmişiz.

Öyleyse bir gül’le bahar olmaz demeyelim. Her gül, baharın müjdesidir. Bahar dolu günlere inşallah…