Eğitim, belki de en son ilgilenilen bir mevzu oldu şu son 22 yıllık süreçte. Ulaşım ve sağlık konusunda ise iktidarın yaptıklarına hepimiz şahidiz. Lakin memleketi ve milleti kalkındıracak şey ne ulaşım ne de sağlıktır. Her ikisi de bir şekilde halledilebilecek konularken “eğitim” hiç de ötelenmeye gelen bir konu değildir, olmamalıdır.
Ne yazık ki tüm gelişmelerin temelinde eğitimin olduğu gerçeğini mesul olarak iktidar, hatırlatıcı olarak muhalefet hep erteleyegeldi. Halk ve devlet ikileminde değerler sistemi ayrı olunca, eğitimdeki ikilem de ayrı oldu. Yönetimde laik yaklaşım, değerlerimize aykırı konuları batılılaşma yolunda halka rağmen ısrarla sürdürdü.
İktidar sözde muhafazakâr veya dindar da olsa, söz/müfredat hep laik zihniyetin tekelinde kaldı. Günümüze dek yapılan tüm müfredatlar hep laik zihniyetin gölgesinde oldu. Bir türlü halkın değer ve inanç sitemine uygun olmadı/olamadı.
Elbette bu sorun 22 yıllık bir sorun değil. Cumhuriyetten beri varlığı hep sorun olan bir sıkıntı olarak yer aldı veya gündemden de düşmedi. Menderes yönetimi halka yaklaşsa da sistemin kemikleşmiş yapısı ve memuru, halka rağmen olan bir zihniyet olduğu için o da başaramadı. İktidardı, muktedir değildi. Lakin bu iktidar 22 yıllık sürede tüm bakanlıkları bir kenara bırakma pahasına eğitim bakanlığını kalıcı ve sürdürülebilir olarak devam ettirmeli, geliştirmeliydi.
Eskiden her iktidar kendince bir müfredat yaparken 22 yıllık sürede her bakan kendince bir program uygulamaya geçirdi. Öyle ki kevgire dönen eğitim, yazboz tahtası oldu. Şimdi de Milli Eğitim Bakanı, yıllardır üzerinde çalışılan bir müfredatı eleştiriye açık olacak şekilde tedavüle sokmaya çalışıyor.
Emekli bir edebiyat hocamız, alanıyla ilgili bu müfredatı ince eleyip sık dokumaya yönelik yazdığı değerlendirmede, edebiyat müfredatının ne kadar uyduruk kelimelerle dolu olduğunu gördüm. Divan Edebiyatının anılmadığı bu müfredat, değerlerimize yabancı ve öğrenciye de katacağı bir şeyin olmadığı anlamsızlıklarla dolu bir içeriktedir.
Başka eleştiriler de okuduğum için şunu gördüm ki tüm alanlarda bu müfredatı hazırlayan zihniyet, halkın değer ve inançlarına yabancıdır. Hâlbuki Erdoğan bu konuda “Geçtiğimiz 15 yılda her alanda tarihi başarılara imza atarken eğitim, öğretim ve kültür konusunda niye geride, nispeten geride kaldığımız hususunda hep hayıflanıyorum. Demek ki bir şeyleri eksik bırakmışız. İnşallah önümüzdeki dönemde bu eksikleri tespit edip ortadan kaldıracak geçmişin kayıplarını telafi etmenin yanında geleceğe güzel bir miras bırakacak eğitim, öğretim ve kültür politikalarını hayata geçireceğiz.” diye konuşmuştu bundan yıllar önce.
Bir haftalık askı süresi, birkaç yıllık emekle hazırlanan müfredat için yeterli olmasa gerek. Olgunlaşıncaya dek “Yedi Güzel Adam”ın zihniyeti sarıp sarmalamalı “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”ni. Kemikleşmiş dinozor zihniyetin gölgesi alabildiğince azaltılmalı/olmamalı bu modelde.