Savaşın en ağır mağdurları çocuklardır. Çocukların video ve resimlerini gördüğümüzde ya korkudan titriyorlar ya da ağlama krizlerine girip şok halinde ne yapacaklarını bilmiyorlar. Annesini kaybetmenin masumiyeti ve onu sürekli istemenin gözyaşları, ayrıca kalbi yaralayan bir tablodur bu görüntüleri seyrettikçe.
Hz. Peygamber (sav) savaşa giden ordusuna çocuklara, kadınlara, din adamlarına ve ibadethanelere karışılmamasını nasihat etmesi ve bunu farklı farklı savaşlarda dile getirmesi düşündürücüdür.
Lakin işgalcinin çocukları ve kadınları bombalaması, okulları hedef alması, kilise ve camileri yıkması, hastaneleri tehdit etmesi, ambulansları, BM’nin kontrolündeki kamp veya binaları vurması hangi hukuk veya hangi ahlak kurallarına sığıyor.
Öldürülen 500 çocuk ve kadın için hangi hukuk kabul oyu kullandı. BM’nin hangi kararı bunu oyladı. Hangi göz, hangi kulak, hangi ağız bu katliama ortak oldu. Çocuk katliamını hangi pilot hangi vicdan ile yaptı? O gece evine ne yüzle vardı? Çocuklarını nasıl kucaklayabildi? Yüzlerine nasıl bakabildi?
İşgalci kendince gerekçelerle bu katliamlara nasıl kılıf buldu? Acaba dünyanın sessizliğe bürünmesi ya da kalkıp işgalcinin ayağına gitmesi ve destek vermesi hangi kitaba, hangi vicdana sığar?
Hangi medeniyet çocukların ölümleri üzerine kurulu olmayı kabullenebilir? Hangi yürek çocukların ölümünü intikam aracı olarak görür? Bunu hangi insan kaldırabilir?
Bir Müslüman ülkede bir kilise 20 Hristiyan’la beraber bombalansaydı o ülke işgale uğrardı. Tarih boyunca gerek içimizdeki gerek dışımızdaki seviciler tarafından her yıl bir ömür yâd edilir, Müslümanlara lanetler okunurdu. Peki, şimdi ne oldu da dünya üç maymunu oynuyor?
Belki siyasi bazı konularda devletlerin çıkarları gereğince menfaatleri gereği bazı tutumlar takınılması normaldir. Mevzubahis “çocuklar” olunca bu gaddarlığı Batı ve işgalci, kimseye bırakmadı. Belki de yıllardır tek tek öldürülen çocuklar, bu toplu katliamdan sayıca çok olabilirler. Lakin bu defa üzeri örtülemeyecek kadar büyük bir katliam ve onun onulmaz günahı, işgalcinin alnından ilanihaye silinmeyecektir.
Susmayıp dile getirdikçe zulmün alanı daralır. Sustukça zulüm genişler. Fakat aydınlar susunca, zulüm kökleşir diye bir algı var unutmayalım. Mevlana’nın dediği gibi: “Ey zulümle bir kuyu kazan! Sen kendin için tuzak hazırlıyorsun.”