Hinduların; Tevrat’ı yaktıklarını, onunla top oynar gibi oynadıklarını, yaprakları arasına Yahudilerce haram olan donuz eti koyduklarını basında gördüğümde şok olmam imkânsız.

Neden mi?

Buna cesaret edebilecek değil bir Hindu’nun herhangi birinin olabileceğini düşünemiyorum da ondan.

Mevzubahis konu aynı şekilde Hristiyanların İncil’i, Hinduların Veda’sı, Budislerin Tapitaka’sı için olunca da işin bu boyuta geleceğini düşünmüyorum.

Peki, mevzubahis hakaretler Müslümanların kutsal kitabı Kur’an için hangi cesaretle İsveç devletinde hem de polis korumasında “fikir hürriyeti” çerçevesinde yapılıyor?

Diğer dinlerin kutsallarına hakaret “fikir hürriyeti” olarak İsveç hükümetince kabul görmüyor da İslam’ın kitabına hakaret neden kabul görüyor?

Geçen aylarda İncil için aynı eylemi yapmak adına İsveç hükümetine başvuranlar reddedilmişti; bu başvuru, gerçekleştirilmek için değil İsveç hükümetinin tepkisini ölçmek adınaydı.

İkiyüzlülüğün daniskanı olan bu tavır hiçbir hürriyeti barındırmadığı gibi, sadece ve sadece İslam düşmanlığının açıkça ilanıdır.

Doğrusu bu olayda sorgulanması gereken eylemi yapan değil, onu yaparken koruyan ve bu imkânı veren İsveç devletidir.

Müslüman devletlerin bu konuda tavır takınmaması kendi acizlikleri olup kamuoyunu harekete geçirmemelerinden alınan cesarettir.

Düşünün ki Müslüman devletlerin halkları sokaklarda protestolar yapıp İsveç elçiliklerini işgal ediyor, İsveç ile ilgili ticari, siyasi ve sosyal her kararı alıp dik duruşunu koruyor ve halkına bu mesajı veriyor.

İşte o zaman Haccac kadar zalim bile olsalar bu iktidarlar; övgüler alır, halkının kalbini kazanır.

Ne yazık ki kölelik ruhu bir türlü dik duruşu göstermeyi öğretemedi bu iktidarlara.

Peş peşe ve farklı yerlerde yapılan bu lanetli eylemlerin en dikkat çeken yönü, karşıt tepki görmemesiydi.

Yani Müslümanların İncil’i yakma gibi saçma bir sonuç doğurmamasıdır.

Bu yöndeki tepkisizlik dahi Müslümanların ne kadar asil ve saygılı, dolayısıyla haklı olduğunun göstergesi değil midir?

Aha şuraya yazıyorum: Bu eylemler birçok gayrimüslimin İslam’a girmesine sebep olacaktır; lakin onlar hala bunun idrakinde değiller.

“Fikir özgürlüğü” diye arkasına düştükleri bu akılsızlık; ne Isaiah Berlin’in negatif ve pozitif diye tanımladığı “İki Özgürlüğü” ne de John Stuart Mill’in “Hürriyet Üstüne” denemesindeki fikirlere benzer. Locke’nin “Doğal Haklar” değinimini ve felsefenin hürriyet tanımlarını da kapsamaz.

Bu eylemlerin bireysel olarak ve iktidar açısından tek bir açıklaması ve yorumu vardı: Allah kimseyi “Eşşek” yapmasın.