Bugün miladi yeni yılın ilk günü ve günlerden Pazar.

Erkenciyim genelde, yazı veya tashih işlerimle uğraşırken yalnız ben uyanığım.

Birden aklıma geldi ki geçen gece yılbaşı gecesiydi.

İnsanlar üzerindeki etkisini düşünüyorum da neler neler yaşanmış sokaklarda ve ailelerde.

Kimi eğlence düzenleyenlerden eş, dost, konu, komşu ile beraberken kimi de zil zurna sarhoş olup hala kendine gelememiş.

2010’dan sonra Avrupa’ya her fuara gidişimde bir yerlere misafir olurdum.

Bir defasında yeni yılda bir geceyi Köln’de diğer bir defasında da Herne’de geçirmiştim.

Sokaklar ıslak ve pis kokuyordu; merakımdan bakınca inanamadım.

Medeni Avrupa’nın göbeğindeydik ve sokaklar yığınla içki şişeleri ile dolu doluydu.

Yığın yığın ya da öbek öbek köşelerde toplanmış şişeler, içkinin tüketildiği bu toplumun da tüketildiğini gösteriyordu.

Yeni bir yılı içerek yahut fuhuş ve benzeri insan onur ve haysiyetine yakışmayan bir yaklaşımla karşılayarak girmek, ne acı bir gerçekti.

Aslında kendi toplumlarında benimsenen bir olgu olduğu için çok da garibime gitmiyordu.

Asıl garibime gidenin kendi Müslüman toplumumuzun hali pürmelali olduğuydu.

Hristiyan değiliz ve böyle bir kutlamanın ne anlama geldiğini yıllardır biliyormuşuz da bilmiyormuş gibi davranıyoruz.

Christmast yani Noel tatili her yıl Aralık ayının son haftası olup tatil ile değerlendiriliyor bu âlemde.

Başka ülkelere gitmek veya aile ortamından uzak kalan aile fertleriyle bir arada olmak şeklinde değerlendirilirse de onların bayramı ve onların eğlencesi olduğundan neden bizi ilgilendirsin ki?

Gece boyu zil zurna sarhoş olup sabaha dek içen ve Pazar günü akşam ancak kendine gelen yahut ayıkan bir medeniyet, manen çökmüştür.

Aile hasretiyle yürekleri eriyen, komşuluk, fedakârlık ve paylaşmak gibi mutluluğun temel esaslarından uzak kalan zavallı benciller…

Neyinize gıpta edip imrenelim ki?

Asıl kızdığımız şey kendimize, kendi insanımıza…

Yüreğinde taşıdığı yüce ve ulvi değerlerin insanlığın her türlü derdine derman olduğunu unutan insanımıza…

Bu gibi zamanlar, dik durma ve diklenme zamanlarıdır içimizdeki beyinsizlere…

Taklit ve bencilliği hayat düsturu yapanlara…

Ne Noel ne yılbaşı ne de türevleri bizim değil, bize mal edilmeye çalışılan dini ve kültürel sömürüdür.

Bize düşen geçmişin muhasebesini yapıp yeni bir başlangıç yapmaya gidecek iradeyi hayatımıza hâkim kılmaktır.

İslami değerlerimize ve hassasiyetlerimize bu gibi zamanlarda sahip çıkmak bir nesli korumak, geleceği güçlendirmektir.

İradesiz olmak değil, özgüveni ve imanıyla kâinata meydan okumaktır.