Unuttuğumuz o kadar çok şey var ki, ehem ve mühim açısından aklımıza gelmeyenlerin başında Müslüman kimliğimizin bize yüklediği sorumluluklar başta geliyor.
İman ettiğimiz değerleri bile tartışmaya açan genç ve cahil yaklaşım, yaşadığını inancı zannederek Allah’a ve Resulüne karşı durduğunun farkında bile değil.
Kullandığı terminolojinin İslam’ın değil İslam düşmanlarının değerlerini ifade ettiğini idrak etmemiş bir pozisyonda.
İçinden çıktığı, fakat kendisine yabancı olduğu bu toplumun “Fransız’ı” gibi bir yaklaşımın olduğunu anlamamasının sebebi; gördüğü eğitimin kendini, değerlerine ne kadar yabancı kıldığını bilmeyen biri.
Sistemin laik ve hümanist yaklaşımı, gayri İslamî olunca İslamî anlayışa üstenci bir anlayışla düşmanca yaklaşım gösterdiğinin de bilincini yitirmiş zavallı.
Öğretildiği gibi İslam denince eğitim denince, iki zıt olgunun bir araya geldiğine inanan okumuş cehalet.
İçinden çıktığı kabuğu beğenmeyen civciv misali anne ve babasını yahut irfan ehli yaşlılarını kibir ve gurur içinde “cahil” olarak nitelendiren tevazu garibi.
Yaşının verdiği toyluk ve tecrübesizlikle ne derece bilmezlik denizinde yüzdüğünün farkında olmayan yarının yabancısı.
Bunca hastalık hastası bir yapının/vücudun içinde, ruhuna ve özüne bu kadar “başkalaşan” ve bunun farkında olmayan “eğitim kazası ürünü” olan bu nesil eğitmenlerden ve adaylarından ne bekleyebiliriz diye düşünemeden edemiyorum.
Baksanıza, eğiteceği birey bu nesilden olunca, kendi otokontrolünü başaramamış birinin başkasının disiplinini sağlaması düşünülebilir mi?
Hangi kural ve hangi düzene göre bir inşa süreci başlatacaktır?
Hangi dine veya hangi disipline göre buna yön verecektir?
Bir aşamadan sonra acaba inşasını gerçekleştireceği bireyin/bireylerin, kendinin koyacağı kurallarla yetişeceğini düşünemez mi?
Doğrularının ve yanlışlarının, eğiteceği nesle aşılayacağı fikirler olacağını bilmez mi?
Bu topluma, her eğiticisi, şahsi fikirlerini mi yoksa toplumsal değerleri mi öğretmekle mükelleftir?
İslam inancının ahlaki öğretilerini mi yoksa Hümanist öğretileri mi öğretecektir?
Demek ki kendi bireysel gelişimini tamamlamamış eğitimcilerin yetiştireceği nesil, uçurumun kenarında demektir.
Eğitmenler bu toplumun değerleriyle barışık olmalı ki, toplumla çatışma içine girmesinler.
Eğitmenlerin bu değerleri almayanları, Müslüman kimliğimizin bize yüklediği sorumluluğu alan gençleri yetiştiremezler.
Öğrencisiyle beraber içen, kötülük işleyen, örnek olmayan ve ağırlığını koruyamayan her eğitici, elmanın içindeki kurt pozisyonundadır.
Bu gidişatın ürünü “eğitim kazası” geçirmiş bir nesil olacaktır.
Rol model olanlar ise inançta ve yaşamda toplumun geleceğine imza atan kimselerdir.
Kazasız belasız hedeflerine varanlardır.
Yeni eğitim yılı başlıyor ve unuttuğumuz değerlerden biri de eğiticiler olarak sorumluluklarımızın eğitimin her alanında örneklik göstermesidir.
Bu anlayışla ister okullarda ister medreselerde ister okul öncesinde eğitmenlik yapan tüm eğitmenlere ve kendilerine şekil verilecek öğrencilere kazasız belasız bir eğitim yılı diliyorum.