Bayramın ikinci günündeyiz.
Önce arifeden bahsetmek daha anlamlı olacak gibi.
Mahalle cami imamımız, camiyi cumadan sonra balonlarla süslemeye başladı.
Bu işin gönüllüleri elbette bizim yaramaz ve abisi oldu.
Üfüre şişire balonlarla cami bir güzel süslendiyse de akşama dek sürdü.
Mesele mahalle camimizi bayram için hazır hale getirmekti.
Ertesi gün saflar arasında babalarıyla oturmuş bulunan çocuklara da birer balon dağıtıldı.
İlk gün, sabah namazında dikkatimi çeken bazı durumlar oldu:
İnsanlar (kız-erkek) çocuklarıyla namaza gelmişlerdi.
Bu, çok güzel bir gelişmeydi.
Büyüdüklerinde tatlı birer anı olarak zihinlerinde yer alan bayram namazı, kim bilir hayatlarına nasıl dokunacak?
Hafif bir oyun telaşı misali, saflar arasındaki koşuşturmalardan tutun da babalarının yanında imrenerek koşuşturanlara bakıp iç geçiren çocuklara dek cami şenlenmişti.
Bir de ellerinde telefonlarla konuşanlar veya mesajlaşanlar...
Hemen ötemde oturan adamın konuşmasını cami cemaati olarak hepimiz, dinlemek zorunda kaldık; çünkü işiyle ilgili sıkıntıyı hepimize anlattı adeta.
Sağ tarafımdaki ise mesajlaşmaktan geri durmadı uzun bir müddet.
Misafirliğe gidenlerin ev sahibiyle değil de başkalarıyla telefonda görüşmesi gibi telefon kullanan kardeşlerimiz, yaptıkları saygısızlığın farkında elbette değillerdi.
Halik ile irtibat için mahlukla bir türlü irtibatı kesemedik maalesef.
İmam namazı bitirince, hutbeyi dinlemeden çıkanların sevap payına da biz talip olduk.
Teşrik tekbirleriyle inleyen cami ve cemaat, imamın önderliğinde tokalaşarak bayramlaştı.
Son birkaç bayramdır musafahadan kaçınan kimseler olarak, galiba doyasıya sarılmak ve kucaklamayı özleşmişti insanlar.
Cami avlusunda dağıtılan lokumlar ve bayramlaşmalar kültürümüzün İslamî yansımaları olup hala yaşayan ve yaşatan unsurlardı.
Gün boyu pek gelen giden olmayınca telefon trafiğine başladık.
Uzaktan yakından, açandan sorulandan yana görüşmeye başlanınca bayram biraz biraz kokar oldu.
Misafirliğe gidip ahbaplarla oturunca veya gelen misafirleri karşılayınca aynı kokuyu daha canlı hissettik.
Gönlümüzde birçok kimseye gitmek varken bir türlü şartlar izin vermeyince, ancak gelen ve gidenle bayramlaşabildik.
Memleketi ararken çocuklar dahil pek gelen gidenin olmadığı, canlılığın yaşanmadığı söylendi.
Bizim yaramaz da bu arada komşu binada şeker toplamakla stres atıyordu.
Gece ise kurbanlık etin dağıtımı gibi hayırlı bir eylem gerçekleştirmeye yönelik olup günün anlam ve önemine uygundu.
Belki de en büyük kazancımız buydu.
Kurban bayramının birinci günü böyle geçtiyse İKİNCİ GÜNÜNÜ yazmayı veya yaşamayı siz değerli okuyuculara bırakıyorum.
Bu vesileyle Kurban Bayramınızı en içten dileklerimle tebrik ederken hayırlara vesile olmasını diliyorum.