Kutsal kelimesi sözlükte, güçlü bir dinsel saygı uyandıran ya da uyandırması gereken veya tapılacak ya da yolunda can verilecek denli sevilen anlamlarına gelmektedir.

Mesela "Yurt, herkes için kutsaldır." ifadesi de buna örnek olarak gösterilmiş.

Dolayısıyla bir unsurun kutsal olması için adına vahiy inmesi veya ilgili konuda illa bir hadis olması şart değildir.

Ancak bu meyanda veya buna yakın olabilecek ayet ve hadislerden mülhem bir anlayış kutsallık doğurabilir.

Kudüs’ün Müslümanların kutsalı olması İsra suresinin ilk ayetinde “…Çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa…” ifadesinin verdiği anlamdan ileri gelmektedir.

Ayrıca Maide suresi 21. ayet şöyledir: “Ey Kavmim! Allah’ın size yazdığı kutsal toprağa girin. Sakın ardınıza dönmeyin. Yoksa ziyana uğrayanlardan olursunuz.”

Ayetler ışığında incelendiğinde Kur’an-ı Kerim’de doğrudan veya dolaylı olarak 21 suredeki ayetlerde Kudüs’ten bahsedilmektedir.

Hadis-i Şeriflerin bazıları ise şöyledir: "Allah, Ariş ile Fırat arasını mübarek (bereketli) kılmış ve özellikle Filistin'i mukaddes kılmıştır." (Müslim, İman, 282)

“Yolculuk ancak şu üç Mescitten birisine ibadet için olur. Benim şu Mescidime, Mescid-i Haram'a ve Mescid-i Aksa'ya”. (Müslim, Hac, 15/415, 511, 512; Buhari, Mescid-i Mekke, 1. Savm 67, Ebu Davut, Menasik 94; Tirmizi, Salat 126; Nesai, Mesacit, 10.)

Ebu Zer (ra) diyor ki, “Resulullah (sav) Efendimize; “yeryüzünde inşa edilen ilk mescidin hangisi olduğunu sordum, “Mescid-i Haram” diye cevap buyurdu. “Sonra hangisi?” diye sordum, “Mescid-i Aksa” diye cevap buyurdu.

Hz. Süleyman'ın üç dileği vardı: “…Üçüncüsü Mescidin inşaatını bitirdikten sonra, “Bu mescide sadece namaz kılma düşüncesi ile gelen bir kimseyi annesinden doğmuş gibi günahsız olarak oradan çıkarmasını” Allah'tan niyaz etti.” (İbn Mace, İkamet, 196. Nesai, Mesacit, 6.)

Kutsallığın anatomisi bu şekilde beyan olununca İslam’ın öncelikli kutsallarından olan Mescid-i Aksa ve Kudüs, tabiatıyla bir Müslüman olarak kutsallarımızdır.

Kendileri açısından kutsallıkta önceliklerini TDK’nın yukarıdaki örneğindeki gibi milliyetçilik esaslı yaklaşımlarla yansıtmaya çalışan zihniyetin tehlikeli gidişatı, acınacak görüntü veriyor.

Kutsalı için canını ve malını feda eden anlayış ise doğal olarak takdir görse de ilahi iltifatı ne derece kapsar, düşünmek gerek.

Mesele elbette kutsalları dövüştürmek değildir.

Mesele “imani eksendeki değerlere/kutsallara” olan yaklaşımımızdır.

Zira Müslüman olarak bizi biz yapan değerler, Kur’an ve Sünnet eksenli İslamî ve imanî değerlerdir.

Bu değerleri ikincil olarak görmek, esastan sapmak yahut ötekileştirmektir.

İkincil görülen değerler ise birincil ölçüde kıymetli olmazlar.

Değerden/kutsal görülmekten düşerler.

Doğan boşluğu başka değerler/kutsallar doldurur.

Bu yaklaşım, milliyetçi veya farklı bakış açıları dışında bir sonuç doğurmayacağından, bireysel veya akımsal söylemlerle Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı kutsal görmekten kaçınmak, Siyonistlerin ekmeğine yağ sürmeye götürür maazallah.

Son gelişmelerde ve Kudüs direnişinde, dünya Müslümanlarının kutsallık davası ve desteğinin hala diri olduğu Siyonistlerce test edildi.

Bu destek ve sahip çıkma, yüreklerde bu ateş olduğu müddetçe devam edecektir.