Dünyaya bakışımız göreceli olsa da yeryüzünde her an yaşanan gelişmeleri de inkâr edemeyiz. ABD’de seçim yarışması çekişmesi, Venezuella’nın ABD’nin oyunlarına direnmesi, AB’nin Akdeniz’deki oyuna dahil olma çabaları, Yunanistan’ın ve Rumların kıta sahanlığı ve Akdeniz’deki oyunları, işgalci israilin, Mısır’ın, BAE’nin bu oyuna dolaylı veya direk katkıları, Libya meselesi, Fransa’nın tarihi heveslerle açıklamaları, Mısır’ın yüzsüzlüğü, Suudi’nin BAE’nin piyonlukta ısrar ve hevesleri, Filistin’in işgalci israilden çektikleri, Suriye’nin ve Yemen’in mazlum halklarının oyunlara kurban edilmesi, ABD’nin YPG/PKK eliyle petrol koruyucuları oluşturmaya çalışması, Rusya’nın oyun kurucu olmayı oynaması, Uygur Müslümanlarının Çin’den zulüm görmeye devam etmesi, Keşmir Müslümanlarının Hint zulmü altında hala inlemesi ve dünyanın korona ile imtihanının devam etmesi… aklıma ilk gelen gelişmeler oldu.

En sondan başlayalım: DSÖ korona salgınıyla baş etmenin süresini iki yıl olarak belirtti. Buna göre şayet ağzımızda diş kalmışsa biraz daha sıkmalıymışız. Kalmamışsa geçmiş olsun.

Keşmir meselesinde adeta kılıçlar çekilmiş gibi söylemler ortada kol geziyor. Pakistan, Hindistan’a açıkça mesaj vermiş: “Silahlarımız mükemmel, kanlı ve son savaş olur.” Allah göstermesin. Yaşanan zulmü de devam ettirmesin.

Mazlum ve mahrum olan Uygur Müslümanları da sessiz sedasız bir soykırıma kurban gidiyorlar. Elin gâvuru seslerini duyarken sessiz kalmamız düşündürücü. Müslümanın kimsesizliği herhalde böyle olsa gerek.

Rusya’nın Suriye’de zehirli bir sarmaşık gibi kök salması iplerin elinde olduğunu hatırlatmadır. Satılacak silahların test edildiği uygulama sahasıdır. Savaşın bitmesi değil, sürdürülmesini hedeflemiş bir politika gütmesidir.

ABD’nin YPG/PKK’yi Kürt halkının hamiliğine değil, petrolünün korucusu olarak belirginleştirmeye çalışması yüz karası bir siyasettir. Yıllardır var olan bu soruna bir o kadar yılları eklemekten başka bir yol değildir. ABD’den medet uman, ümit besleyen Kürt anlayışının ne Sosyalizm’i ne de Komünizm’i kalmıştır. 68 kuşağının sosyalistlerinin şimdiki meşhur kapitalist olmaları bize bir şey anlatmıyor mu acaba?

Suriye ve Yemen halkları, kendilerine ait olmayan savaşların ve planların kurbanı olan mazlumlar olarak feryad ve figan içindeler. Bu halklara elini uzatanlar olarak STK’lar ve yardım kuruluşları kalmış. Herkesin üzerlerinde plan yapmadan yanaşmadıkları mazlumlar…

Bir asra yakın işgalci israil ve yerli-yandaş destekçilerinden çekmedikleri ne kaldı Filistinlilerin bilmiyoruz? Batı Şeria ve birkaç küçük yer hariç Gazze, adeta bir toplanma merkezi olmuş. Görünen o ki ya Allah Teala bir hayır kapısı açıp özgürleştirecek Filistin’i ya da uzun yıllar bu süreç devam edecek.

Suudi ve BAE’nin piyon olma arzu ve iştiyakları bir kor ateş gibi yüreklerini tutuşturmuş. Bu köle olma ruhu bu hevesle efendilerini bile tiksindirecek galiba. İnsanda evet, bir ülkede de az da olsa gurur olmalı değil mi? Gözleri gönüllü köleliğin afili ışıltılarına tutulmuş gibiler.

Sisi ise Mısır’daki yüzsüzlüğüyle halkına karşı nasıl utanması gerektiğini dahi bilmeyen bir tutum sergiliyor. Sürekli bir şeylerin üzerini örten çıkışlar, uzun soluklu değil.

Makron, eski heveslerinin özlemiyle sömürgeci zihniyetini canlandırmak isterken zamanın eski zaman olmadığını anlamak istemiyor.

Libya meselesi ise bazılarını hala cezbetse de Türkiye oyun kurucu olduğunu ispatlamış durumda. Akdeniz meselesinde Yunanistan’ın dümenine takılan tüm ülkeler pamuk ipliği gibi bir ilişki içinde oldukları gerçeğini unutamıyorlar.

AB’nin de Akdeniz oyunlarına katılıp adeta bir olimpiyat havası yaşatmaya çalışmaları bir çare olmuyor. Olimpos dağı Atina’da olsa da ateşi başka yerden taşınıyor.

ABD, Venezuella’yı karıştırma politikasında seçim malzemesi çıkarmak istese de başaramadı. Seçimler iki yaşlının kavgasına sahne oluyor.

Derken dünyadan geri çekilip uzayda kayb olurken dünyanın nokta dahi olmadığını idrak ediyor insan. Öyleyse bu savaşlar bu kavgalar neyin nesi. Huzur, barış, kardeşlik varken, a insanoğlu.